YAHUDA (YEHUDA-JUDAS) İSKARYOT’UN SIRRI.. (II. BÖLÜM)

YAHUDA (YEHUDA-JUDAS) İSKARYOT’UN SIRRI.. (II. BÖLÜM)
23 Şubat 2020

İSA ÖLMÜŞ BİR KIZI HAYATA DÖNDÜRÜYOR..

Yukarıda bahsettiğimiz Hz. İsa’nın Yairus’un ölmüş kızını hayata döndürme mucizesini, ilginizi çekeceğini varsayarak kısaca anlatalım.

Yairus, kanaması olan kadının İsa tarafından nasıl iyileştirildiğine şahit olmuştu. İsa, kuşkusuz onun kızına da yardım edebilirdi ama Yairus kızının artık ölmüş olduğunu düşünüyordu (Matta 9:18). Acaba kızı için yapılabilecek bir şey var mıydı?

İsa iyileştirdiği kadınla konuşurken Yairus’un evinden adamlar geldi. Yairus’a “Kızın öldü! Artık öğretmene zahmet vermesen?” dediler (Markos 5:35). Bu korkunç bir haberdi. Toplumda çok saygın bir yeri olan bu adam şimdi tam anlamıyla çaresiz kalmıştı. Biricik kızını kaybetmişti. Ancak İsa konuşulanları duyduktan sonra Yairus’a dönüp “Korkma, yeter ki iman et” diyerek onu yüreklendirdi (Markos 5:36).

Sonra Yairus’la birlikte onun evine gitti. Eve vardıklarında büyük bir kargaşayla karşılaştılar. Orada toplananlar keder içinde ağlıyor, inliyor ve dövünüyordu. İsa içeri girdi ve şu şaşırtıcı sözleri söyledi: “Çocuk ölmedi, uyuyor”(Markos 5:39). Oradakiler İsa’nın bu sözlerine gülmeye başladılar, çünkü kızın öldüğünden emindiler. Ancak İsa Tanrı’dan aldığı güçle, ölen insanları derin bir uykudan uyandırır gibi yaşama döndürebileceğini gösterecekti.

İsa daha sonra Petrus, Yakup, Yuhanna ve ölen kızın anne babası hariç herkesi dışarı çıkardı. Sonra bu beş kişiyle birlikte kızın yattığı yere gitti. Elinden tutup “Talita, kumi” dedi; bu söz, “Küçük kız, sanadiyorum, kalk” anlamına gelir (Markos 5:41). Kız o anda ayağa kalkıp yürümeye başladı. Bunu gören Yairus ve karısının yaşadığı büyük sevinci gözünüzde canlandırın. İsa, kızın gerçekten yaşadığını kanıtlamak için ona yiyecek bir şeyler verilmesini söyledi.

İsa daha önce iyileştirdiği kişilere, onlar için yaptıklarını kimseye söylememelerini tembih etmişti. Kızın anne babasına da aynı şeyi söyledi. Buna rağmen sevinçli anne baba ve başkaları bu haberi “bütün o bölgede” duyurdular (Matta 9:26).

İşte bu ölüyü diriltme hikayesi İncillerde bu şekilde anlatılıyor.

Biz devam edelim.

Thomas (Şüpheci Thomas) adlı havariye Grekçe’de Didimos da denilmektedir. Hz. İsa, daha önce taşlanarak çıkarıldığı Yahudiye’ye tekrar gitmek isteyince Thomas arkadaşlarına, “Biz de onunla ölmek için gidelim” demiştir (Yuhanna, 11/16). Hz. İsa havarilere gerçekleri öğretirken Thomas, “Ya Rab, nereye gidiyorsun bilmiyoruz, yolu nasıl biliriz?” diye sormuş, İsa da,“Yol ve hakikat ve hayat benim” karşılığını vermiştir (Yuhanna, 14/5-6). Hz. İsa yeniden dirildikten sonra havarilerin yanına geldiğinde Thomas orada değildi. İsa’nın dirildiğini söylediklerinde önce inanmadı (Yuhanna, 20/24-29). Hıristiyan geleneğine göre Thomas Persler’e İncil’i tebliğ etmiş ve orada ölmüştür. Diğer bazı rivayetlere göre ise Hindistan’da Hıristiyanlığı yaymış ve orada yaşamını yitirmiştir.

Romalılar’ın emrinde gümrük memuru olarak görev yapan Yahudi asıllı Matta Kefernahum da Hz. İsa tarafından havariliğe davet edilmiş, o da görevini bırakarak onun ardınca gitmiştir (Matta, 9/9; Markos, 2/14; Luka, 5/27). Daha sonra İsa Matta’yı on iki yakın müritlerinden biri olarak seçmiştir. Markos (2/14) ve Luka (5/27)İncillerinde Matta, Alfeus’un oğluLevi olarak geçmektedir. Kendi adıyla anılan İncil’in yazarı olan Matta geleneğe göre Yahudilere İncil’i tebliğ etmiştir. Alfeus’un oğlu Yakup’la ilgili Yeni Ahid’de fazla bilgi yoktur. Sadece boyunun kısalığı sebebiyle kendisine “Küçük Yakup” denildiği ifade edilmektedir (Markos, 15/40).Taddeus(Yakub’un oğlu Yahuda) ve Gayyur Simun(Vatansever Simon) ile ilgili olarak onların havari oluşlarının dışında herhangi bir bilgi yoktur.

Yahuda İskariyot İncillere göre havarilerin on ikincisidir ve Hz. İsa’ya ihanet ederek onu 30 gümüş karşılığında Yahudilere yakalatmış, ancak daha sonra yaptığına pişman olup intihar etmiştir (Matta, 26/14-16; 27/3-5). Yahuda İskariyot’tan boşalan yere diğerleri tarafından kura sonucu Mattias seçilmiştir (Resullerin İşleri, 1/23-26).

Genellikle İnciller havarilerden Petrus, Büyük Yakub ve Yuhanna’ya özel bir önem verir ve onlara atıflarda bulunur, çünkü onlar daima Hz. İsa’yla birlikte olmuşlardır. Bunlardan Petrus, İsa’nın gözünde çok özel bir yere sahiptir. Hz. İsa, “Sen Petrus’sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım ve ölüler diyarının kapıları onu yenmeyecektir. Göklerin melekûtunun anahtarlarını sana vereceğim; yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde bağlanmış olur ve yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde çözülmüş olur”(Matta, 16/18-19) diyerek onun bu üstünlüğünü ifade eder. Yahuda İskariyot, İsa’nın bulunduğu yeri Yahudilere bildirerek ona ihanet ettiği için azizler arasında yer almamaktadır. Peygamberin göğe çekilmesinden sonra havarilerin idaresi Petrus’a geçmiştir. On iki havarinin dışında elçisel kiliselerin kurucusu Hıristiyan misyoner Tarsus’lu Pavlus -asıl adı Saul– (MS.5 -67) da kendisini havari ilân etmiş (ki Luka’nın yazdığı İncilde önemli bir yere sahiptir) ve Yahudi menşeli olmayan Hıristiyanlar onu, Musevi-Hıristiyan geleneği ise Barnaba’yı havari saymıştır.

İncillere göre havariler, vaftiz oluşundan çarmıha gerilişine kadar daima Hz. İsa ile beraber olmuş, onun hizmetinde bulunmuşlardır (Matta, 26/17-19; Luka, 9/52; Yuhanna, 4/8). İsa onları vazettiği İncile ve öldükten sonra dirilmesine şahit olmaları için seçmiş, onların eğitimiyle bizzat meşgul olmuştur. Matta’nın dışında hiçbiri okuma yazma bilmeyen apostollar, Hz. İsa’nın anlattıklarını dinliyor ancak çoğunlukla anlamıyorlardı. Bu sebeple İsa, anlattıklarını tekrar etmek ve yeni açıklamalar yapmak durumunda kalıyordu. Bununla birlikte tebliğ faaliyeti süresince onunla beraber olan havariler Hz. İsa’dan mucizeler gösterme yetkisi almışlardı (Markos, 3/15). Tanrı’nınmelekûtunun anahtarları onlara verilmişti (Matta, 18/18; 19/28). Onlar hastaları iyileştiriyor, insanları kötü ruhlardan koruyorlardı (Matta, 10/1-8; Luka, 6/13). Bunun içindir ki Hıristiyan teolojisi havarilerden sitayişle söz etmekte, ağır ve yorucu bir zühd (çile, feragat) ve riyâzet (perhiz) hayatı yaşadıklarını belirtmektedir.

Havarilerin “selâmet sırrına ermeleri, güçlüklere katlanan ruhlar olmaları”, ancak sabır gerektiren zorlu bir eğitimden sonra gerçekleşmiştir. Bütün bunların yanında onların zaafları da vardır. Hz. İsa yakalanıp tutuklanacağı gece kendilerine, “Bu gece hepiniz benden ötürü sürçeceksiniz -hata yapacaksınız-der (Matta, 26/31). Petrus, “Hepsi senden ötürü sürçse de ben hiç sürçmem” deyince Hz. İsa şu sözleri söyler: “Doğrusu sana derim: Bu gece horoz ötmeden önce sen beni üç kere inkâr edeceksin”(Matta, 26/33-35). İsa yine o gece dua ederken havarilerinin de dua etmesini ister, fakat onlar uyurlar (Matta, 26/36-45). Hz. İsa Yahudiler ve Romalı askerlerce yakalanınca havarilerin hepsi kaçar; Petrus da aynı gece üç defa İsa’yı tanımadığını söyler (Matta, 26/56, 69-75).

İncillere göre Hz. İsa, yeniden dirildikten sonra Mecdelli Meryem’e ve başkalarına görünerek kendisinin dirildiğini bildirir, onlar da havarilere haber verirler ancak havariler inanmazlar. İsa onları imansızlıkları nedeniyle ayıplar (Markos, 16/9-14; Luka, 24/8-40). Yine de onlara Rûhulkudüs’ü ve “Kimlerin günahlarını bağışlarsanız günahları bağışlanmış olur ve kimlerinkini alıkoyarsanız alıkonmuş olur” diyerek bağışlama yetkisini verir (Yuhanna, 20-23).

Hz. İsa’nın göğe yükselmesinden on gün sonraya rastlayan Pentikost günü(Fısıh bayramından elli gün sonra kutlanan bayram) havariler Rûhulkudüs’le* dolar ve her biri, büyük bir şevk ve heyecan içinde çeşitli milletlerin dillerini konuşup anlar hale gelir (Resullerin İşleri, 2/1-4). Daha sonra Kudüs’te ilk Hıristiyan cemaatini oluşturan havariler dört bir tarafa dağılarak yeni dini yaymaya başlarlar.

  • Kutsal Ruh, Hıristiyanlıktaki teslis inancının üçüncü ayağı. Baba ve Oğul ile birlikte Tanrı’nın ruhu olduğuna inanılır. “Kutsal Ruh”un Arapçası Ruhu’l-Kudüs’tür

Daha ilk dönemlerden itibaren katakomblarda* ve Hıristiyan lahitlerinde havarilerin tasvirleri yapılmış, onlar ayaklara kadar inen uzun elbiseleri ve üzerlerindeki atkılarla (veya şal) tasvir edilmiştir. Batı’da ilk sekiz asrın kiliselerinde havariler, Hz. İsa’nın sağında veya solunda oturmuş ya da ayakta, bir kısmı sakallı, bir kısmı sakalsız, sol ellerinde genellikle bir cilt veya tomar (İncil ve/veya kutsal metinler) yahut bir taç tutar vaziyette resmedilmişlerdir. Sembollerle ifade edildiklerinde ise altısı Hz. İsa’nın sağında, altısı da solunda bulunan koyunlar şeklinde gösterilmişlerdir. Öte yandan her havarinin ayrı sembolü vardır. Simun Petrus anahtarlar, Andreas kılıç, Yakub (Zebedi’nin oğlu) isminin altına çizilmiş bir haç, Yuhanna içinden yılan çıkan bir kadeh, Filipus ucu gül gibi düğümlü bir haç, Bartolomeus bir kitap ve bir bıçak, Tomas bir gönye, Matta mızrak, Yakub (Alfeus’un oğlu) hacı asâsı ve istiridye kabuklu şapka, Taddeus bir topuz, Gayyur Simun bir testere, Yahuda İskariyot’un yerine seçilen Mattias ise bir balta ile sembolize edilmiştir.

  • İlk Hıristiyanların kayaları oyarak içinde ya da toprağı kazarak yeraltında yaptıkları, ölülerini gömdükleri ya da kimi kez tapınak olarak kullandıkları, uzun dehlizler biçiminde gömütlük.

KURAN’DA HAVARİLER

Havarilerle ilgili olarak Kuran-ı Kerim’de üç surede açıklama yapılmıştır.

Âl-i İmrân sûresinde(3/52) bildirildiğine göre Musa’dan sonra İsrailoğullarına peygamber olarak gönderilen İsa kavmini öncelikle Allah’a kulluk etmeye çağırmış, ancak onların kabul etmediklerini sezince, “Allah yolunda bana yardımcı olacak olanlar kimlerdir?” diye sorması üzerine havariler, “Biz Allah yolunun yardımcılarıyız. Allah’a inandık. Bil ki bizler Müslümanlarız” cevabını vermişlerdir.

Buna benzer bir açıklama da Saf suresinin 14. ayetinde geçmektedir. “Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.”

Maide Suresi 111, 112, 113, 114 ve 115. Ayetlerde, Allah’a ve O’nun elçisi İsa’ya iman etmeleri havarilere ilham edilince onların iman ederek Allah’a teslim oldukları bildirilmiştir. Takip eden ayetlerde açıklandığına göre havariler Hz. İsa’ya, “Senin rabbin gökten donatılmış bir sofra indirebilir mi?” diye sormuşlardı. Bunun üzerine İsa, “İman etmiş kimseler iseniz Allah’tan korkun” diye cevap vermiş, onlar ise, “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım” demişlerdi. Nihayet Peygamberin dua ve niyazı üzerine gökten bir sofrainmiştir. Tefsirlerde nakledildiğine göre İsa takipçilerine otuz gün oruç tutmalarını emretmiştir. Havariler orucu tamamladıklarında Hz. İsa’dan, hem yemeleri hem de Allah’ın oruçlarını kabul ettiğini anlayıp kalplerinin mutmain (inanmış) olması için gökten bir sofra indirmesini arzu etmişlerdir. Peygamber, verilecek bu nimetin şükrünü eda edemeyeceklerindenkorktuğu için önce onlara nasihat etmiş, fakat ısrar etmeleri üzerine Allah’a dua edip bir sofra indirmesini istemiştir. Sofra inince havariler önce İsa’nın yemesini istemişler, fakat İsa, “Allah korusun! Bu sofrayı kim istediyse önce o yesin” demiş, bunun üzerine havariler de yememişlerdir (İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ḳurʾân, III, 221-224).
Havari kelimesi Hz. Peygamber’in hadislerinde de geçmektedir. Bir hadiste, “Benden önce Allah hangi ümmete peygamber göndermişse bu peygamberlerin hepsinin de ümmeti için havarileri ve sünnetini takip eden, emrine uyan yakın dostları olmuştur”(Müslim, “Îmân”, 80) denilmiştir. Bir başka hadisin meali de şöyledir: “Her peygamberin bir havarisi vardır, benim havârim Zübeyr b. Avvâm’dır*.”(Buhârî, “Cihâd”, 40, 41, 135; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 48).

  • Zübeyr bin Avvam ya da Zübeyr bin el-Avvam (594-656), İslâm peygamberi Muhammed bin Abdullah’ın halası Safiyye’nin oğludur. Cennetle müjdelenen on sahabiden birisidir. 

İslâmî kaynaklarda Hz. İsa’nın havarileriyle ilgili çeşitli rivayetler yer alır: Bunların sayısı on ikidir ve onlar balıkçılık, çamaşırcılık, kaptanlık, boyacılık gibi mesleklerden gelmişlerdir. Acıktıklarında veya susadıklarında, “Ey Allah’ın ruhu, acıktık ve susadık!” derler; Hz. İsa da eliyle yere vurur ve her biri için yerden iki ekmek ve içecek çıkarırdı. Havariler, “Dilediğimizde sen bizi doyuruyor ve içiriyorsun, acaba bizden daha üstünü var mıdır?” diye sorduklarında İsa, “Sizden daha üstünü kendi el emeğiyle geçinendir” cevabını vermiştir. Bir defasında Hz. İsa Nuh’tan, tufandan ve gemiden bahsederken havariler, “Tufan hadisesine şahit olmuş birini diriltmeni isteriz” demişler, Hz. İsa da Nuh’un oğlu Sam’ın kabrine giderek onu diriltmiş ve tufan olayını ondan dinlemişlerdir (İbnü’l-Esîr, I, 314-315).

Bir başka rivayete göre Hz. İsa balık avlayan dört kişiyle -ki bunlar Simun Petrus(Şem‘ûnü’s-safâ), Andreas(Endiryûs),Yakub ve Yuhanna’dır- konuşarak onları dine davet eder; onlar da kabul ederek kendisine tâbi olurlar. İsa daha sonra nehirde çamaşır yıkayan diğer bir grubun yanına gider; bunlar da Luka, Tomas(Tuma), Markos, Yuhanna, Simun ve Yakub’dur. Hz. İsa onlara, “Ey insanlar! Siz bu çamaşırları yıkıyor ve kirlerinden temizliyorsunuz, fakat niçin aynı şeyi kalplerinize yapmıyorsunuz? Ben Allah’ın size gönderdiği elçisiyim” der ve onlara Hz. Muhammed’i müjdeler. Onlar da Hz.İsa’ya iman eder ve ona tâbi olurlar. On iki havarinin dördü balıkçı, sekizi ise çamaşırcıdır (Nüveyrî, XIV, 226-227).

Havariler bir defasında Hz. İsa’yı kaybeder ve hemen onu aramaya koyulurlar. Denize doğru gittiğini öğrenince oraya giderler ve kendisinin denizin üzerinde yürüdüğünü görürler. İçlerinden biri, “Ey Allah’ın nebisi, yanına geleyim mi?” diye sorar. İsa kabul edince bir ayağını denize uzatır, fakat ayağı suya batar. Bunun üzerine, “Ey Allah’ın nebisi, batıyorum!” deyince Hz. İsa, “Ey imanı az kişi! Elini uzat; insanoğlunun arpa tanesi kadar gerçek imanı olsa suda batmaz” der.

(İkinci Bölümün Sonu)

AZİZE ELENA
İMP. CONSTANTINE VE ELENA
APRIL DECONICK
BART D. EHRMAN

Trả lời

Email của bạn sẽ không được hiển thị công khai. Các trường bắt buộc được đánh dấu *