“Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmaz” söz ve gerçeğinden hareketle, sağdan soldan kulaklara fısıldanan yarım yamalak sözlerin, hikayelerin, efsanelerin aksine, biz önce bilgi sahibi olmayı ve sonra da o kunuda fikir ileri sürmeyi yeğliyoruz. Dinler, dinler, dinler… Sizlerden gelen o kadar çok soru/talep var ki, insanların tüm benlikleriyle “gerçeklere, doğrulara” susadığını anlamak hiç de zor olmuyor. Bu noktadan çıkarak sizlere Dinleri önce kendi Kutsal Kitaplarından bir anlatalım, bilgi sahibi olduktan sonra da gerekiyorsa konuları tartışalım istedik. İslamiyet en son ve hakkında en çok veri, bilgi olan bir Din olduğundan hemen hepimiz ana esaslarını biliyoruz Dinimizin. En azından etten, kemikten bir insan, bir Peygamber var karşımızda: Hz. Muhammed Mustafa. (SAV). Diğer dinlerin mensupları Hz. Muhammed’in Peygamberliğini ve yaydığı Dini, İslamiyeti kabullenmeseler bile, kendisinin insani, beşer varlığından asla kuşku duymuyorlar. Oysa gerek Hz. Musa’nin gerekse Hz. isa’nın varlıkları, yaşamışlıkları hala tartışılıyor geniş çevrelerce. İleride sizlerle paylaşacağımız üzere Hz. İsa’nın yaşadığı sürece insanoğluna yeni bir din getirdiği mevzuu asla kendince belirtilmedi. O’nun amacı Yahudiliği bozan din adamlarına gerekli dersi vermek ve gerçek Yahudiliği yeniden inşa etmekti. Bu hususu bizzat Hıristiyan otoritelerin, teologların kendi bilgi ve belgeleriyle sizlere sunacağız. Neyse, bu kısa girişten sonra buyurun hep birlikte Hıristiyanlık hakkında “bilgi” sahibi olmaya..
HIRISTİYANLIK VE HZ. İSA ÜZERİNE ARAŞTIRMA
“Sanmayın ki ben, şeriatı yahut peygamberleri yıkmağa geldim; ben yıkmağa değil, fakat tamam etmeğe geldim. Çünkü doğrusu size derim: Gök ve yer geçip gitmeden, her şey vaki oluncaya kadar, şeriattan en küçük bir harf veya bir nokta bile yok olmayacaktır. Bundan dolayı bu en küçük emirlerden birini kim bozar ve insanlara öylece öğretirse, göklerin melekûtunda kendisine en küçük denilecektir. Ve onları kim yapar ve öğretirse, göklerin melekûtunda kendisine büyük denilecektir. Zira size derim ki salâhınız yazıcılar ve Ferisîlerinkinden ziyade olmazsa göklerin melekûtuna hiç girmeyeceksiniz.” (Matta, 5/17-20)
Kutsal olan veya olmayan metinlere bir göz attığımızda, günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce Celile adı verilen kadim bir bölgede şipşirin bir çocuk dünyaya gelmişti. Şipşirin tanımı salt bizim değil, kutsal metinlerdeki anlatımlardan ve de İsa’nın bebekliğini gösteren tablolardan ortaya çıkan bir betimleme. İşte bu şirin bebek büyüyecek, akıllı bir çocuk, günahsız bir adam ve nihayet “İnsanlığın Kurtarıcısı Mesih” olacaktı. Kendilerinin Tanrı tarafından yaratılmış en üstün ırk olduklarına inanan Yahudilere karşı söz, eylem ve de mucizeleriyle meydan okuyacaktı. Kurtulması mümkünken kendini onların ellerine bırakacak ve bu teslimiyet çarmıha gerilmesiyle noktalanacaktı. Kurtulmak istememiş, bilakis tüm insanların günahlarından arındırılmasını sağlamak amacıyla bilerek, isteyerek kendini feda etmişti. Ancak bu çarmıha gerilme olayı bir son değildi, çünkü üç gün sonra dirilmiş ve de inananlarına, takipçilerine şu mesajı vermişti; “Bana inanan ve de beni yürekten kabul edenler, asla ölmeyecekler, sonsuz yaşama ereceklerdir.”
Bu yukarıda anlatılanlar İsa’nın yaşam öyküsünün kısacık bir özeti. Bir başka deyişle bizim bu yazımızda konu edeceğimiz ana temamız bu. Şimdi buyurun tüm dünyada en çok inananı olan, ancak derinlere indikçe, soru sormaya başladıkça, “garip, içinden çıkılmaz” cevaplar aldığımız daha doğrusu soruların sorular doğurduğu ve de neticede başladığımız yere döndüğümüz İsa’nın ve de yeryüzünde 2.5 milyardan fazla inananı olan dininin hikayesine.. Ancak anlatıya geçmeden önce, Hıristiyanlık ve Yahudilik hakkında bazı konuları hatırlamakta fayda görmekteyiz. Bu konulara okuyucu önceden aşina olmalıdır ki, ileride anlatacaklarımızı daha iyi süzsün, değerlendirsin ve yorumlasın.
Bu arada şu konuya bir açıklık getirmek kesinlikle yararlı olacaktır. Bu yazı şu veya bu dinin propagandasını yapan ve/veya onları kötüleyen, yeren bir eser değildir. Zaten bu bizim haddimiz de değildir. Bizim amacımız, Yüce Yaradan’ın en büyük eseri insana verdiği en önemli zenginlik olan beynini kullanma, düşünme, muhakeme etme ve sonucunda somut bilgilere ulaşma yeteneğini kullanarak kendisine olan sonsuz şükranlarımızı sunmaktır. Herhangi bir konuyu hiç düşünmeden, irdelemeden kabullenmek, Yüce Yaradan’ımızın bizlere sunduğu bu nimete yapılacak en büyük ihanettir.
GİRİŞ
HIRİSTİYANLIK NEDİR ?
Hristiyanlık ya da Hıristiyanlık Ortadoğu kökenli, tek tanrılı İbrahimi bir din. İsa’nın (M.Ö. 8-1 – M.S. 24-36) adına atfen İsevilik, memleketine atfen Nasranilik de denir. Hıristiyanlık inancına sahip kişilere de Hıristiyan denir. Hıristiyan sözcüğünün kökeni, Mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan Kristos (Χριστός) kelimesidir. Mesih sözcüğü İbranicedeki “maşiah” kelimesine dayanır ve kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış anlamına gelir. Kristos olarak adlandırılan İsa’ya inananlara ilk olarak Antakya – Tarsus bölgesinde Hıristiyan denmeye başlanmıştır. Hıristiyan sözcüğü, “Mesih”’in yandaşı” ve “Mesih’e bağlı” anlamlarına da gelmektedir.
Hıristiyanlığın inanç sistemi ve ibadetleri İsa tarafından; 1. yy.da, Roma İmparatoru Tiberius’un iktidarında İsa tarafından ortaya konmuş, havarileri ve diğer takipçileri tarafından öğretilerek yayılmıştır. Havari, İsa’nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği mürit ve öğrencilerinden her birine verilen ad. Havari sözcüğü ile çoğunlukla “İsa’nın 12 Havarisi” kastedilmekle birlikte, kavram İsa’nın Hıristiyanlığı yaymaya çalışan bazı diğer öğrencileri için de kullanılır. Yeni Ahit’in ilk dört bölümünü oluşturan Kanonik (kabul edilen, otoritelerce doğrulanmış) İncillerden Matta ve Yuhanna İncilleri aynı isimlerdeki havariler tarafından yazılmıştır. Hıristiyanlığın kutsal kitabı Kitab-ı Mukaddes’tir.
KİTAB-I MUKADDES NEDİR ?
KİTAB-I MUKADDES; Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşmayı kapsayan, Hıristiyan inanışının temelini oluşturan ve Hıristiyanlarca kutsal sayılan kitaptır. İncil yaygın olarak tüm zamanların en çok satan kitabı olarak kabul edilmektedir.
İNCİL: Yeni Antlaşmanın ilk dört kitabına verilen addır. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılmış olduğuna inanılan İnciller, İsa’nın yaşamını farklı yönlerden ele alırlar. İncil sözcüğü bazen Yeni Ahit anlamında da kullanılır.
ESKİ AHİT: Kitab-ı Mukaddes’in ilk kısmı Eski Ahit ya da Eski Antlaşma olarak adlandırılır. 39 bölümden oluşur. Tevrat ve Zebur’’u da kapsar. Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile bölüm adları ve sınıflandırmalar hariç hemen hemen aynıdır. Eski Ahit olarak adandırılmasının nedeni, Tanrı’nın İsa ile yaptığına inanılan antlaşmadan (Yeni Ahit) asırlar önce Musa ile Sina Dağı’nda yaptığına inanılan antlaşmadır. Eski Ahit, İsa’nın doğumundan önceki çok uzun bir zaman diliminde Yahudi peygamberleri, din adamları ve âlimleri tarafından yazılmıştır. Burada İsa ve/veya Meryem’den bahsedilmez.
(TANAH : Tevrat ve Zebur’u da kapsayan, Musevilik dininin kutsal kitabıdır. Hıristiyanlarca da kutsal kabul edilir, bununla birlikte Hıristiyanlar Tanah’ı Eski Ahit olarak anar ve farklı şekillerde yorumlarlar. Eski Ahit, Hıristiyanlığın kutsal kitabı Kitab-ı Mukaddes’in ilk kısmını meydana getirir. İslamiyet’te Tanah’ın sadece Tevrat ve Zebur bölümleri kutsal kabul edilir, ancak bunların Allah tarafından -sırası ile- Musa ve Davud peygamberlere indirildiğine ve insanlar tarafından tahrif edildiğine inanılır. Tanah’ı meydana getiren kitapçıkların (bölümlerin) çoğu İbranice, bir kısmı ise Aramice olarak yazılmıştır. MÖ1200 ile MÖ100 yılları arasında yazıldığı kabul edilmektedir.
İbrahimi dinlerde Tanrı’nın Musa(Moşe) ile bir ahit yaptığı kabul edilir. Hıristiyanlar Tanrı’nın İsa ile yeni bir antlaşma yaptığına inandıklarından Tanah’ı Eski Ahit olarak adlandırırlar. Yahudiler İsa’nın Mesih’liğini veya peygamberliğini, Yeni Ahit’in de kutsal kitap olduğunu kabul etmezler ve de Tanah’a Eski Ahit denmesini de uygunsuz bulurlar. Eski Ahit ile Tanah arasındaki başlıca fark kitapların sıralanışı ve isimleridir.
Tanah, Musevilikte şu üç ana kısma ayrılır:
1. Tora (Tevrat): Şeriat, Yasa veya Pentateuk olarak da bilinir. Beş kitaptan meydana gelir:
a) Tekvin (Bereşit, Yaratılış),
b) Çıkış (Şemot, Mısır’dan Çıkış),
c) Levililer (Vayikra),
d) Sayılar (Bamidbar),
e) Tesniye (Devarim, Yasa’nın Tekrarı).
2. Neviim (Peygamberler): İlk ve son peygamberler de denir. 21 kitaptan meydana gelir.
a) İlk Peygamberler; Yeşu, Hakimler, 1. Samuel, 2. Samuel, 1. Krallar, 2. Krallar.
b) Son Peygamberler; Yeşaya, Yeremya, Hezekiel, Hoşea, Yoel, Amos, Obadya (Ovadya), Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefanya (Sefanya), Hagay, Zekeriya, Malaki.
3. Ketuvim (Yazılar): Bilgesel, tarihsel ve şiirsel bölümler. 13 kitaptan meydana gelir.
a) Mezmurlar (Zebur),
b) Süleyman’ın Özdeyişleri ,
c) Eyüp,
d) Ezgiler Ezgisi,
e) Rut,
f) Yeremya’nın Mersiyeleri (Ağıtlar),
g) Vaiz,
h) Ester,
ı) Daniel,
j) Ezra (Üzeyir),
k) Nehemya,
l) 1. Tarihler,
m) 2. Tarihler.
Eski Ahit’in bölümleri:
- Yaratılış
- Çıkış
- Levililer
- Çölde Sayım
- Yasa’nın Tekrarı
- Yeşu
- Hakimler
- Rut
- 1. Samuel
- 2. Samuel
- 1. Krallar
- 2. Krallar
- 1. Tarihler
- 2. Tarihler
- Ezra
- Nehemya
- Ester
- Eyüp
- Mezmurlar (Zebur)
- Süleyman’ın Özdeyişleri
A) YENİ AHİT: Kitab-ı Mukaddes’in ikinci bölümünü oluşturan Yeni Ahit ise, İsa’nın sağlığında (?) ve/veya ölümünden sonra Havariler, Hıristiyan din adamları ve alimleri tarafından yazılmıştır. 27 bölümden oluşur. Hıristiyan âlimlerince kanonik kabul edilen Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri Yeni Ahit’in ilk dört bölümünü oluşturur.
****** Yeni Ahit’in İsa’nın sağlığında, yaşarken kaleme alındığı konusu bizce gerçekleri yansıtmamaktadır. Zira matta İncili M.S. 52 – 68 yılları arasında, Markos İncili M.S. 60’lı yılların sonlarında veya 70’li yılların başlarında, Luka İncili M.S.60’lı yıllarda ve de Yuhanna İncili M.S. 80’li yılların sonunda yazılmıştır. İsa’nın M.S. 24-36 tarihlerinde öldüğünü göz önüne aldığımızda itirazımızın haklılığı ortadadır.
Hıristiyanlar Tanrı’nın Musa ile yaptığı antlaşmadan çok sonra, İsa ile yeni bir antlaşma yaptığına inanırlar. Bu nedenle Kitab-ı Mukaddes’in İsa’dan bahseden ikinci bölümünü Yeni Ahit olarak adlandırırlar. Bununla birlikte Yahudiler ikinci bir antlaşmayı kabul etmez, Tanah’ın Eski Ahit olarak adlandırılmasını uygun bulmaz ve bu ismi kullanmazlar.
B) ÇEVİRİLER: Kitab-ı Mukaddes’in en önemli çevirilerinden, “Kilise Atası” Jerom’un yaptığı ve Katolik Kilisesi içinde yüzyıllarca kanonik olarak kullanılmış olan Vulgata adı verilen Latince sürümüdür. Martin Luther (10 Kasım 1483 – 13 Şubat 1546,Alman keşiş, teolog, üniversite profesörü, Protestanlığın babası ve Lüterciliği yayan kişi) ilk olarak bu metinden değil, İbranice ve Yunanca orijinal metninden halkın anlayabileceği Almanca bir çeviri yapmıştır. En ünlü İngilizce çevirisinin adı 1611 tarihli King James Sürümü’dür. Bu çeviri, bazı Hıristiyan inanırlarca hâlâ ‘hatasız’ olarak kabul edilmekte olup, referans olarak kullanılmaktadır.
İNCİL YAZARLARI
A) Matta İncili: İsa’nın oniki havarisinden biri olan, Roma vergi memuru Celile’li Matta tarafından yazıldığı kabul edilen İncildir. Yeni Ahit’in ilk bölümünü meydana getirir. Kelime anlamı olarak Matta, İbranice “Efendimizin (Tanrımızın) hediyesi” anlamına gelmektedir. M.S. 52 – 68 yılları arasında, Kudüs düşmeden önce yazıldığı tahmin edilmektedir.
Matta İncili, İsa’nın soyağacı ile başlar, hayatını ve dinî faaliyetlerini özetler. Havarilerin seçimini ve İsa’ya katılışlarını anlatır. Muhtemelen ilk olarak İbranice yazılmıştır. Markos İncili temel alınmış, ondan etkilenilmiştir. Diğer üç Kanonik İncilden çok daha fazla Eski Ahit referansı içermektedir. İsa’nın da mensubu olduğu Yahudi toplumunu hedeflediği düşünülmektedir. Yahudileri, Nasıra’lı İsa’nın yüzyıllardır bekledikleri Mesih (kurtarıcı) olduğuna inandırmayı amaçlar. İsa’nın kral olduğu belirtilir. Yahudilerin fizikî ve materyalist bir kurtarıcı ve krallık beklemelerinden ötürü Matta İncili’nde İsa’nın manevî krallığı vurgulanır.
B) Markos İncili, Yeni Ahit’in ilk dört bölümünü oluşturan Kanonik İncillerden ikincisi. “Evanjelist Markos” olarak da bilinen Yuhanna Markos tarafından yazılmıştır. Markos, Barnabas’ın kuzeni ve İsa’nın havarisi Petrus’un (Simun) yakın arkadaşıdır. Markos’un bu incili Petrus’a dayanarak yazdığı kabul edilir. M.S. 60’lı yılların sonlarında veya 70’li yılların başlarında yazılmıştır. Matta ve Luka İncillerine kaynak teşkil ettiği ve İncillerin en eskisi olduğuna inanılır. Vaftizci Yahya’dan İsa’nın göğe yükselişine kadar olan kısmı anlatır. Kısa versiyonununda da İsa’nın boş mezarına kadar olan kısmı anlatır.
Kelime olarak “nazik ve parlayan” anlamlarına gelen Markos İncili’nin Roma’da yazıldığına inanılır. Diğer kanonik İncillere kıyasla çok fazla Latince kelime içerir. İsa’nın gösterdiği mucizeler en fazla bu İncilde örneklenir. Yahudi geleneklerinden, yaşadıkları yerlerden, sikkelerinden ve Aramice deyimlerden bahsedilir. Bu yönleriyle Markos İncilinin Romalılara hitaben yazıldığı düşünülebilir. Markos İncilinde İsa’nın “Seçilmiş Kişi” olduğu sık sık vurgulanır.
C) Luka İncili, Vaftizci Yahya’nın doğumundan İsa’nın göğe yükselişine kadar olan yaklaşık 35 yılı kapsar. M.S.60’lı yıllarda yazıldığı tahmin edilmektedir. Markos İncili’ni örnek aldığı kabul edilir. Karakteristikleri, dönemin Yunanlarına hitap ettiğini düşündürür. İncilin yazıldığı dönemlerde Romalılar askerlikte ustalaşmış iken, Yunanlılar bilgelikleriyle meşhurdurlar. Bu nedenle Luka İncili İsa’yı kusursuz bir insan ve Tanrının bilgeliğinin insan şekline bürünüşü olarak resmeder. İsa’nın ibret verici kısa hikâyelerine geniş yer verir. İsa’nın Kutsal Ruh ile olan bağlantısını anlatır. Kutsal Ruh’un doğmuş şekli olduğunu, Kutsal Ruh’un gücü sayesinde kilisesini kurduğunu ve Kutsal Ruh’tan akan sözlerini, vaatlerini anlatır.
D) Yuhanna İncili, Yeni Ahit’in ilk dört bölümünü meydan getiren Kanonik İncillerden sonuncusudur. Kelime anlamı olarak “sevgili” veya “sevilen” demektir. Balıkçılık yaparak geçinen, “Evanjelist Yuhanna” olarak da bilinen, Havari Yuhanna tarafından yazılmıştır. M.S. 90’lı yıllarda yazıldığı tahmin edilmektedir. Vaftizci Yahya’nın (Yahya Peygamber) dini faaliyetlerinden, İsa’nın göğe yükselişine kadar olan zaman aralığını kapsar.Özetle bu İncil, İsa’nın kilisesinin oluşumunu anlatır. Cennetteki krallığından insanlığa yol göstermeye devam edeceği vurgulanır. Bu anlamda, diğer İnciller gibi belirli bir kesimi değil, tüm insanlığı hedeflediği düşünülebilir. “Dünya” kelimesi birçok yerde tekrarlanır. Diğer İncillerde vurgulanan İsa’nın insanî veya dünyevî faaliyetlerinden ziyade doktrinlerine geniş yer ayırır.
Yukarıda kısaca bahsettiğimiz İncil’ler, özetle Celile’li bir marangoz, öğretmen ve şifa dağıtıcısı olan İsa’nın hayatını anlatırlar. İsa bir Yahudi olarak dünyaya geldi (MÖ8 – MÖ2). İsa Hıristiyan ve İslâmî kaynaklara göre bir mucize eseri olarak Bakire Meryem’den babasız dünyaya gelmiştir. Yahudilerin asırlardır beklediği Mesih olduğunu ileri süren İsa, dinî öğretilerini yaydı ve geniş bir kitleyi peşinden sürükledi. Bazı Yahudi din adamlarının teşviki ve Roma’nın Yahudiye eyaletinin valisi Pontius Pilatus’un emri ile M.S.29 – M.S.36 tarihinde Kudüs’te çarmıha gerilerek öldürüldü. Bununla birlikte bazı tarihçi ve araştırmacılar kutsal kitaplarda anlatılan ancak dönemin hiçbir yazılı, tarihi dokümanlarında ismine rastlanılmayan İsa’nın mitolojik bir karakter olabileceğini düşünmektedirler. Hz. İsa’nın doğumu dört İncil’den yalnız Matta ile Luka’da anlatılır. Bu iki İncil Hz. İsa’nın doğumu ile başlar. Markos ve Yuhanna ise Hz. Yahya’nın peygamberliğe başlaması ile başlar. Hz. İsa’nın doğumundan hiç söz etmezler. Doğumu anlatan her iki İncil de aynen Kuran’dan öğrendiğimiz gibi bakire Meryem’in Allah’ın bir mucizesi olarak (aracı bir erkek olmaksızın) İsa’ya hamile kalıp çocuğun babasız dünyaya gelmesini belirtir.
Bu paragraftaki son sözümüz, her ne kadar İncillerin (Müjdelerin) isimlerini taşıdıkları kişiler tarafından yazılmadıkları (tek istisna Luka ve Havarilerin İşleri olabilir) konusunda genel bir görüş birliği olsa da, kolaylık sağlamak ve karışıklığa neden olmamak için, İncil yazarlarını günümüzde bildiğimiz ve tanıdığımız isimlerle anmaya devam ettiğimizdir.
(Birinci Bölümün sonu)