İtalyan Barok sanatının yaratıcısı olduğu söylenen ve kendinden sonraki Barok sanatçılarına da ilham kaynağı olan İtalyan ressam Michelangelo Merisi De Caravaggio (1571-1610), ünlü İtalyan Rönesans Dönemi ressam, heykeltraş, mimar ve şairi Michelangelo’dan (Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni 1475-1564) yaklaşık yüz yıl kadar sonra doğunca soyadı olan Caravaggio ile anıldı. Caravaggio ismini doğduğu kasabadan almıştır. Henüz 6 yaşındayken, ülkedeki veba salgını nedeniyle aynı gün babası, dedesi ve amcasını kaybetti. 12 yaşına geldiğinde Milano’da bir ressamın yanına çırak olarak gönderildi, resim yapmayı sevmişti fakat kısa bir süre sonra, garip bir şekilde ortadan kayboldu. Bu kayboluş ile ilgili belirtmemiz gereken en önemli şey, Caravaggio’nun hayat hikâyesinde karşımıza çıkan birçok kara deliklerden sadece birisi olduğudur.
Barok; 16. yüzyılın ortalarından 18. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa sanatına hakim olan ve katolik ülkelerde, mimarlık, heykelcilik, resim ve süsleme sanatları alanlarında, Rönesans dönemi klasisizmine bir tepki olarak ortaya çıkan bir üsluptur. Kelimenin kökü olan “barrueco” İspanyolcada “işlenmemiş iri inci” anlamına gelir. Düzenli ve kurallara bağlı Rönesans sanatının yerini tutan tarz sanat dünyasına büyük bir serbestlik, heyecan ve taşkınlık dolu çizgiler getirmiştir. Barok üslubunun 18. yüzyılda aldığı daha kaba ve sert tarza “rokoko” denir.
Sonralarda Roma’da ortaya çıktı ve bu dönemlerde para buldukça resim yapıyordu. 23 yaşındayken iskambil oyunu ile masum gençleri kandıran hilebazları konu ettiği “Cardsharps” resmini yapmıştı ve bu resim, bir kardinalin ilgisini çekti ve onu ressam olarak yanına almasını sağladı. Sonrasında kiliseler için dini temalı resimler yaptı, hem Hıristiyanlık hem de Musevi tarihinin efsanelerini resimlerine taşıdı.
Ağızlardan hiç düşmeyen özel hayatında, gereksiz bir ağız dalaşına girdiği kişiyi öldürene kadar asiller onu yeteneğinden dolayı korumuştu. Bu olay sonrasında, asillerin koruması bitince ölüm cezası aldı, artık aranıyordu. Önce Napoli’ye, oradan Malta’ya giderek şövalye yemini etti ve bu yeni durumunun suçunun affedilmesini sağlayacağını umdu. Ancak talihsiz genç adamın başı bir türlü beladan kurtulmuyordu. Yaraladığı bir şövalye ile başı belaya girince yine kaçtı, bu defa Sicilya’ya, sonra tekrar Napoli’ye. Bu arada resim yapmayı sürdüren Caravaggio gerçekçiliğe ciddi şekilde kafayı takmıştı. Lazarus’un Dirilişi’ni tasvir etmek için mezardan ceset çıkarttırıp model olarak kullanacak kadar. Daha sonrasında kızgın şövalye ve arkadaşları onu Napoli’de buldu, yüzünü paramparça ettiler ve öldüğünden emin olunca Caravaggio’nun kanlar içindeki bedenini sokakta bıraktılar, fakat Caravaggio henüz ölmemişti. Aylarca tedavi gördükten sonra elleri fırça tutacak kadar iyileşti.
“David ve Goliath’ın Başı” isimli eserini iyileşince yaptı. Hem yüzünün tanınmayacak hale gelmesi hem de kellesine ödül konması, zaten düşkün olduğu baş kesme efsanelerini tekrar resmetmeye teşvik etti onu. Bir nevi otoportre olan bu resimin Caravaggio için önemi ise hem yetenekli ve cesur halini David’in yüzüne, hem de gaddar ve parçalanmış halini Goliath’ın yüzünde resmetmiş olmasıdır.
Caravaggio’nun kalıntıları bulundu…
Barok sanat akımının en büyük temsilcilerinden ve ışık gölge kullanımındaki ustalığıyla resim sanatında devrim yaratan İtalyan ressam Caravaggio’nun Toskana’da bulunan kalıntıları, 400 yıl önce ölen sanatçının ölüm sebebinin zehirlenme olduğuna işaret etti. Kalıntıları keşfeden araştırmacılar, Caravaggio’nun kısa ve trajik yaşamının resim sanatı uğruna sonlanmış olabileceğini ortaya çıkardılar.
1610’da ölen İtalyan sanatçının gizemli ölümüne ışık tutmaya çalışan bilim insanları, karbon tarihleme ve DNA testleri sayesinde, Toskana’da %85 ihtimalle Caravaggio’ya ait olduğu düşünülen kemik kalıntılarına ulaştıklarını belirttiler. Caravaggio’nun olduğu düşünülen kemik kalıntılarında, onu delirtmeye yetecek ve ölümüne sebep olacak seviyede kurşuna rastlanıldı. Bulguları basınla paylaşan araştırmacı Silvano Vinceti, “Kurşunun, ressama boyalardan geçmiş olma ihtimali çok yüksek ve Caravaggio’nun boyalarla çok dağınık şekilde çalıştığı da biliniyor.Kurşun zehirlenmesi tek başına yeterli bir ölüm nedeni değil. Caravaggio’nun enfeksiyonlu yaralarının olduğunu ve güneş çarpmasına da maruz kaldığını düşünüyoruz.” dedi.
Sanat tarihçileri, şimdiden Goya ve Van Gogh’un da boyalarındaki kurşunun olumsuz etkilerine maruz kalarak depresyon, ağrı ve karakter değişimi gibi sıkıntılar yaşadıklarından şüphelenmeye başladılar.
Özellikle, Meryem çiziminde bir fahişeyi model olarak kullandığı duyulduktan sonra Roma’daki dini otoritelerin hiçbir şekilde onayını alamasa da, Caravaggio, karıştığı kavgalardan zaman buldukça realistlik çizgileri ve ışık gölge kullanımındaki ustalığıyla bugün bile sanatseverleri hayretler içerisinde bırakmaya devam ediyor.
Caravaggio, öldüğünde 38 yaşındaydı ve ölümü büyük bir muammaydı, taa ki Vinceti ve beraberindeki bir grup arkeolog ve adli tıp uzmanları araştırmada yeni bir sayfa açana kadar. Toskana’da bir sahilde sıtmadan öldüğünü, frengiden bitip tükendiğini ya da düşmanlarından biri tarafından öldürüldüğünü ileri süren teorileri test etmek için, ekibin öncelikle Caravaggio’nun hiçbir zaman bulunmayan kalıntılarının yerini tespit etmesi gerekiyordu.
Vinceti, ressamın Porto Ercole’de San Sebastiano isimli küçük bir mezarlıkta gömülü olduğunu iddia eden bir belgeye ulaştığında harekete geçti. Bu yerin 1956 civarlarında inşa edildiğini öğrenen ekip, kasaba mezarlığına yönelerek burada yeri değiştirilen kemiklere ulaştı ve sonuç olarak 9 potansiyel kemik takımı ortaya çıkarıldı. “Beş numaralı kemik takımının uzun bir adama ait olduğu görüldü. Yapılan testlere göre, Caravaggio da 1610 yılında 38-40 yaşlarında öldüğünde uzun bir adam olarak tasvir ediliyordu.” dedi Vinceti.
Ekibin bir sonraki durağı, Caravaggio’nun kemiklerinden alınan DNA’yı yerel halkın DNA’sı ile karşılaştırmak üzere, doğup büyüdüğü Lombardy kasabası oldu. Soyundan kimseye ulaşılamasa da aynı soyadına sahip aileler belirlendi. Bu ailelerden alınan örneklerin, Caravaggio’ya ait olduğu düşünülen kemiklerle %50-60 seviyelerinde uyumlu oldukları ortaya çıkarıldı.
Kalıntılardaki kurşunun toksik seviyesi de eklendiğinde, 15. yüzyılın en önemli düşünürlerinden İtalyan Giovanni Pico della Mirandola’nın (1463-1494) da kalıntılarına ulaşarak zehirlendiğini ortaya çıkaran ve İtalya’nın önde gelen çözülmemiş vaka tarihçisi olarak tanınan Vinceti’nin, Caravaggio’ya ulaşmış olması gerçekten de çok mümkün görünmektedir.