İNCİLLER NASIL YAZILDI?
Gerçekte İncil’lerin yazım tarihleri ile hangi dilde yazıldığına dair güvenilir bir bilgi yoktur. Bu konudaki Hıristiyan kaynakları incelendiğinde, havarilerin ve onların yakın çevresinde yer alan kişilerin İsa’nın öğretilerini anlatmayı sürdürdüğünü öğreniyoruz. Havarilerin lideri Petrus Roma’da yaşamaktaydı. Onun yakın arkadaşı Markos büyük olasılıkla Petrus’un anlattıklarını bir araya getirerek İsa’nın yaşamını anlatan ilk ve en eski İncil’i yazmıştır (M.S.50-60 yılları). Diğer İncil yazarları İsa’nın öğrencisi Matta, Levi ve Pavlus’un yakın çalışma arkadaşı doktor Luka, Markos’un yazdığı metni geliştirerek değişik alıcılara göndermek üzere İsa’nın yaşam öyküsünden kesitleri yazmışlardır. Her iki kitapçığın da 70 yılları dolayında yazıldığı düşünülmektedir. Yine İsa’nın havarilerinden biri olan Yuhanna ise İncil’ini 85 yılından sonra kaleme almıştır.
Özetle; Yeni Antlaşma 27 kitaptan oluşmaktadır. İsa’nın yaşamını anlatan ilk dört kitaba İncil denilmektedir. Sonraki kitapların büyük bir bölümü ise İsa’nın öğrencilerinin (elçilerinin) kiliselere yazdığı mektupları içerir.
Q METNİ NEDİR?
Matta ve Luka İncillerine kaynaklık ettiği öne sürülen, ancak yazılı örnekleri bulunamayan kuramsal metine Q Metni adı verilir. 19. yüzyılın ikinci yarısında Hıristiyanlık üzerine araştırmalar yapan uzmanlar, Matta ve Luka İncillerinin, kendilerine kaynaklık ettiği öne sürülen Markos İncili’nde bulunmayan çok miktarda ortak metne sahip olduğunu fark ettiler. Buna dayanarak, Matta ve Lukas İncillerinin ikinci bir ortak kaynağa dayandığını ileri sürerek bu savlarına Almanca Quelle (Kaynak) anlamına gelen Q Metni adını verdiler.
İddialarına göre bu metin, büyük olasılıkla İsa’nın sözlerinin derlendiği bir kitaptı. Bu kitabın varlığını kabul etmek, İncillerin iki ayrı kaynaktan geldiğini öne süren teorinin temellerinden biridir. İki kaynak teorisine göre Matta ve Luka, birbirlerinden bağımsız olarak Markos İncilini ve Q Metnini kaynak olarak kullanmışlardır. Q Metni, Sinoptik (eşgörünümlü) sorununun en yaygın kabul gören çözümüdür.
Q Metni tüm araştırmacılar tarafından kabul edilmez. Bazıları ilk yazılan İncil’in Markos’unki olduğunu kabul etse de, Luka’nın, hem Markos hem Matta’yı kaynak olarak kullandığını iddia eder. Bunlara göre, Matta ve Luka arasındaki benzerlikler, birbirinden bağımsız yazılmış iki metin için tesadüfle açıklanamayacak kadar fazladır: Ya Matta ve Luka birbirini tanımaktadır veya biri diğerini kaynak olarak kullanmıştır. Diğer araştırmacılar, Markos İncili’nin ilk İncil olduğunu ve diğerlerince kaynak olarak kullanıldığını reddeder. Bu görüşe göre Markos; Matta ve Luka İncillerinin bir özetidir.
Q Metni eğer var olduysa, oldukça erken dönemde kaybolmuş olmalıdır. Zira hiçbir kopyası ele geçirilemediği gibi, eski yazarlardan hiçbiri de ona atıfta bulunmamıştır. 20. yy.’ın başlarında çeşitli araştırmacılar Matta ve Lukas İncillerinden hareketle Q Metnini yeniden yazmaya çalıştılar. Ancak bu çabaların hepsi birbirinden çok farklı metinlerin oluşmasına yol açtı ve sonuç olarak Q Metni çalışmalarına olan ilgi azaldı.
1960’larda Tomas İncili‘nin ortaya çıkmasıyla birlikte bu ilgi yeniden canlandı. En eski Hıristiyan metinlerinin Tomas İncili ve Q Metni üslubunda İsa’nın sözlerinin derlemeleri olduğu, Yeni Ahit’teki İncillerin bunlardan hareketle oluştuğu öne sürüldü. Özellikle John S. Kloppenborg, Q’nun üç aşamadan oluştuğunu öne sürdü: En eski aşama, fakirlik ve müritliği anlatan özlü sözlerdi. Bunlar, “şimdiki nesli” eleştiren hükümler katmanıyla zenginleştirilmişti. Son olarak, İsa’nın hayatıyla ilgili kısımlar eklenmişti. Bu konudaki karşıt görüşler zaman zaman alevlense de, ortaya henüz tatminkâr bir sonuç konulamamıştır.
İNCİLLER ALLAH KELAMI MI?
Dikkatle incelendiğinde, her dört İncilde yazılanların üç farklı kaynaktan geldiği kolayca fark edilmektedir.
a- Bunların bir kısmı Allah kelamı olabilir.
b- Bir kısmı Peygamber tarafından söylenilmiş sözler olabilir.
3- Bir kısmı da ki bu kesin, İsa’nın havarileri, bazı tarihi olaylar ve kimin tarafından ve niçin söylendiği bilinmeyen rivayetler.
Bugün elde bulunan Kitab-ı Mukaddesin büyük bir kısmında, kim tarafından söylenildiği bilinmeyen, fakat muhakkak insan sözü olduğu hemen anlaşılan sözler çoktur. Bunları Allah kelamı olarak kabul etmek imkânsızdır.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, karışık yani içinde bir kısım Allah kelamı, bir kısım Peygamber sözü, fakat büyük bir kısmı insanların muhtelif rivayetleri bulunan bir kitap salt Allah kelamı olarak kabul edilebilir mi? Hele (insan sözü) olan kısımlarında türlü türlü yanlışlıklar bulunması, aynı hususu anlatanların birbirinden çok farklı ifadeleri, verilen rakamların birbirini tutmayışı bugünkü İncillerin tamamen bir insan eseri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bakalım günümüz İncillerinin Allah’ın kelamı mı, yoksa insan eseri mi olduğu hakkında Hıristiyan din ve fen adamları ne diyorlar?
**“Kitab-ı mukaddes insan eseridir. Bazı kimseler, neden olduğunu anlamadığım sebeplerden ötürü, bunu inkâr etmektedir. Kitab-ı mukaddes, insanların dimağında teşekkül etmiş, insanlar tarafından, insan dili ile insan eli ile yazılmış ve tamamen insan karakteri taşıyan bir eserdir.”
Dr. Graham Secroggie, Moody İncil Enstitüsü – İncil Allah kelamı mı? – [S.17]
**“Kitab-ı mukaddesin Ahd-i Cedid kısmı, Allah sözü değildir. Burada doğrudan doğruya insanların anlattıkları hikâyeler ve herhangi bir işin nasıl yapıldığını gören insanların görgü şahitliği vardır. Sırf insan sözü olan bu kısımlar, kilise tarafından insanlara Allah’ın kelamı gibi nakledilmektedir.”
Kenneth Graggi Teolog, din adamı
**“Kitab-ı mukaddes Allah kelamı değildir. Ama buna rağmen kutsal bir kitaptır.”
Teolog Prof. Geyser
Bu örnekleri çoğaltmak gerçekten olası. Ancak kitabımızın amacı İsa olduğundan, bu konular hakkında sadece bilgi vermek/tazelemek, sonra da ana konumuza dönmeyi amaçlıyoruz. Demek ki, bugünkü Kitab-ı mukaddes hakkında, Batılı ilim adamları ile birlikte vereceğimiz karar şudur: Kitab-ı mukaddes, Allah kelamı değildir. Allah kelamı olan hakiki
İncil, bugün tamamen başka bir kitap haline dönüşmüştür. Bugünkü İncillerde Allah kelamı olması düşünülebilen sözler yanında, başkaları tarafından ilave edilen birçok sözler, tahminler ve hikâyeler vardır.
İncil üzerine araştırma yapan bilim adamları ve teologlar, İncil’deki ilk tahribatı Yahudi Pavlus’un yaptığı konusunda hemfikirdirler. Daha sonra, Yunancaya ve Lâtinceye çevrilirken putperest Romalılar ve Yunanlılar kendi inançları doğrultusunda değişiklikler yaptılar. İncil’deki tek Allah inancının üçe çıkarılmasında, Yunanlıların Eflâtun felsefesinin büyük etkisi oldu. Ayrıca İncil’in en eski şekli olan İbranice nüshası başka dillere yanlış çevirilerle aktarıldı. Mesela, İbranicede “Baba” kelimesi yalnız bir çocuğun kendi babası değil, aynı zamanda “Hürmete değer büyük bir şahsiyet” anlamına gelmesine rağmen, genelde bu anlama pek itibar edilmedi. Bunun gibi “Oğul” kelimesi de İbranicede çok kereler bir şahsın rütbece ve yaşça kendisinden daha küçük olan, fakat kendisine son derece sevgi ile bağlı bulunduğu bir şahsı anlatmak için kullanılır. Oysa İncil’deki, “Oğul” kelimesi, “Allah’ın sevgili kulu” manasına gelmesine rağmen ısrarla bu manada kullanılmadı.
Gerçek İncil’de Allah’ın bir olduğu, Hazret-i İsa’nın, Allah’ın kulu ve Resulü olduğu yazılı idi. Yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi Pavlus, sayısız İncillerin yazılmasına sebep oldu. (Yaklaşık 50 adet) Büyük Konstantin, bütün İncilleri birleştirmek için, miladi 325’de İznik’te 319 papazı toplayıp, yazdırdığı yeni İncile, eski dini olan putperestlikten de birçok şey ilave ettirmiş, Eflatun’un 3 tanrı fikri de yeni İncile konmuş, böylece ortaya İsa’nınkiyle ilgisiz yepyeni bir din çıkmıştı.Libya kökenli İskenderiye’de Baucalis kilisesinde görev yapmış çileci Hristiyan bir papazPapaz Arius (Grekçe: Ἄρειος; 256 – 336), teslis inancına muhalefet etmiş, bu konsey tarafından kabul edilen dört İncilin de yanlış olduğunu, gerçekleri yansıtmadığı hususunda ısrar etmiş, sonunda da Birinci İznik Konsilinde aforoz edilmiştir. Arius mahkeme edilirken, dördü hariç diğer İncillerin yasaklandığı kilise tarihlerinde yazılıdır.
Konuyu şöylece özetleyebiliriz. Yahudiler, 3 yıl peygamberlik yapan daha doğrusu tebliğ edip, vaaz veren İsa’yı katletmek isteyince, İncili yakıp ortadan kaldırdılar. O dönemde inananların sayısı hem oldukça az, hem de hemen hemen çoğu okuryazar değildi. Bu nedenle İncil tam olarak yayılmamıştı. Ekharn, Kiser, Haysi, Ghabuth, Wither, Fursen gibi araştırmacılar, dört İncilde yıllar süren araştırmaları neticesinde rastladıkları tezatlar yüzünden, İncillerdeki, ihtilafları, birbirine uymayan açıklamaları, tarihleri çalışmalarında örneklemişlerdir.
Dikkatle incelendiğinde bugünkü İncil’in bile birçok yerlerinde Allah’ın tek olduğu, İsa’nın da bir “Peygamber” olarak gönderildiği yazılıdır. Bazı örnekler:
Markus (12:30): Allahımız tektir.
Tesniye (4:25): Yalnız bir Allah olup, ondan gayrisi yoktur.
İsâ’ya (45:5): Rab benim, benden gayri ilâh yoktur.
Yuhanna (5:3): Îsâ dedi ki, ben kendiliğimden bir şey edemem, işittiğime (yani bana verilen vahye) göre hüküm ederim. Kendi irademi (bir şeyi yaptırmak arzusu) değil, ancak beni gönderenin (yani Allah’ın) iradesini ararım.
(Matta 27:57): İsa onlara; “Peygamber, kendi vatanından ve evinden gayrı yerlerde de itibarsız değildir.”
(Yuhanna 8:26-27): Beni gönderen Allah’tır. Ben dünyaya ancak O’ndan işittiklerimi söylerim.
Tüm bu örnekler günümüzde Hıristiyanların ellindeki İncil’lerden alınmıştır. Yani ne kadar değiştirilirse değiştirilsin, hâlâ günümüz İncil’lerinde “Hakiki İncil”den kalma doğru sözler bulunmaktadır. Mızrak çuvala sığmıyor. İnsaf sahibi Batılı ilim adamları da bugünkü İncillerin gerçek İncil ile ilgilerinin olmadığını bildiriyorlar:
İncil’de yazılı hususlara, bilhassa, “Allah, oğul ve rûhülkudüs” gibi üçlü tanrıya inanmayan papalar bile ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri olan Papa Honorius, üçlü tanrıyı katiyetle reddettiği için ölümünden 48 sene sonra İstanbul’da toplanan Sinod (Papazlar Heyeti) tarafından resmen lânetlenmiştir.(MS 680) Fransız L’Evenement Du Jeudi dergisinin Temmuz-1993 sayısında yer alan baş makalede son cümle çok önemlidir. “Gerçek İncil’i artık açıklama zamanı geldi… Ancak, bazı güçler, Hıristiyan ve Yahudi medeniyetlerini kökünden sarsacağı için gerçek İncili açıklamıyorlar.”
(İkinci Bölümün Sonu)