İKİ FARKLI IVAN KONSTANTINOVIC AYVAZOVSKI (1817-1900)

İKİ FARKLI IVAN KONSTANTINOVIC AYVAZOVSKI (1817-1900)
25 Şubat 2018

İki Farklı İvan Konstantinoviç Ayvazovski (1817-1900)

 

Birinci Tanıtım…

 Ermeni Asıllı klasik ve romantik ressam.

İvan Konstantinoviç Ayvazovski küçük yaşlarda resme ilgi gösterdi. Ayvazovski Tatarlar, Türkler, Ermeniler, Ruslar, Yahudiler ve Arapların iç içe yaşadığı bir şehirde yetişti. Dolayısıyla günlük hayatta farklı kültür ve dillere aşina oldu. Çocukluk döneminden itibaren kimi zaman süt liman, kimi zaman fırtınalı, gün doğarken ve gün batarken, denizin tüm değişen hallerini gözlemleyebilme fırsatı buldu. Çocukken yaşadığı evin duvarlarına kömürden çizimler yapan ressamın bu ilgisi babasının –şehrin mimarı olan– arkadaşı Koch’un dikkatini çekti ve Koch, çocuk Ayvazovski’ye perspektif gibi temel bazı bilgileri içeren dersler verdi. Bununla da kalmadı, resimlerini şehrin yöneticisi Kaznaaçev’e gösterdi. Kaznaaçev, Ayvazovski’ye destek verdi ve görevi gereği Kırım’ın daha büyük bir şehri olan Simferepol’e taşınırken onu da yanında götürdü.

Ayvazovski daha sonra oradan St. Petersburg’a gitti. Öğrenciyken Akademi Başkanı Olenin’in tavsiyesi üzerine akademide açılacak sergi için deniz ve atmosfer koşullarını konu alan Deniz Üzerinde Hava Çalışması adlı resmi yaptı. Resim, akademi sergisinde yer aldı ve gümüş madalya kazandı. Bu başarı, Ayvazovski’nin İmparator I. Nicholas’ın takdirini kazanmasına ve onunla tanışmasına olanak sağladı. İmparator, Baltık Donanması ile Finlandiya Körfezi’ne deneme seferi yapacak olan oğlu Grandük Konstantin Nikolayeviç’e eşlik etmesini istedi. Bu deneyim, Ayvazovski’nin deniz üzerindeki yaşantıyı ilk elden görmesi ve imparatorluk donanmasıyla hayatı boyunca sürecek olan yakın ilişkinin başlangıcı olması açısından önemliydi.

Ivan Konstantinoviç Ayvazovski, 1836’da açılan akademi sergisine yedi resimle katıldı. Bunlardan birisi üç yıldır görmediği Feodosiya şehrini betimliyordu. Ayvazovski, bu sergide ünlü Rus şair Puşkin’le tanışma fırsatını da buldu. Puşkin ve onun şiirleri Ayvazovski’yi etkileyen unsurlardan oldu. Ayvazovski, Kırım’ın güney sahillerine yaptığı gezi dışında, Karadeniz donanmasının askeri seferlerine katıldı ve iki yıl içinde gerçekleştirdiği çalışmaları akademiye sunup ardından 1840’ta İtalya’ya gitti. Rönesans’ın doğduğu topraklarda çeşitli yerleri ziyaret etti, burada tanıştığı Gogol ile birlikte yolculuk etme fırsatı buldu. Ayrıca Roma’da İngiliz romantik ressam Turner’la tanıştı. Ünlü ressam resimlerinden etkilenerek Ayvazovski’ye, “Sizin sanatınız yüksek ve güçlü, çünkü siz dehadan ilham alıyorsunuz” diye yazdı.

Papa 16. Gregory’nin, Ayvazovski’nin ünlü Kaos adlı resmini Vatikan için satın alması gibi başarı haberleri St.Petersburg’ta yankılanıyordu. Bir Rus ressamın Batı sanatı çevrelerinde kazandığı başarı, Rusya’nın Batı uygarlığının akışına dâhil olma sürecinde özellikle önem taşıyordu. Ayvazovski, Rusya’nın batı kültürüne armağan ettiği uluslararası düzeyde ilk ressam olarak Çarlık yönetimi tarafından hararetle desteklendi. Ayvazovski, dünyanın dört bir yanını ziyaret etti. İngiltere’den İtalya’ya, Hollanda’dan Portekiz’e Avrupa’nın pek çok ülkesini, Mısır’ı (1869) ve ABD’yi gezdi, buralardan çeşitli birikimler edindi ve ününü dünyanın her köşesine yaydı. Ama onu dünyada en fazla etkileyen şehir İstanbul olmuştu.

Ayvazovski 1845 yılında, Grandük Konstantin Nikolayeviç ile birlikte Anadolu, Ege Adaları ve Doğu Akdeniz’e yapılan bir geziye katıldı. Gezinin durakları arasında İstanbul ve Truva da vardı. Geziden hemen sonra 1846’da Feodosiya’da düzenlediği sergi ile ilgili belgelerden birinde şu satırlar yer alıyordu: “Üç küçük manzaradan en çok Truva’yı beğendim. Onda bir tür hüzünlü şiirsellik var ki her şeyden önce bunu ifade etmek istiyorum.”

 

Ivan Konstantinoviç Ayvazovski İstanbul’a ilk ziyaretini içeren bu gezinin ardından, 1846’da Karadeniz donanmasıyla bazı manevralara katıldı. Kırım Savaşı nedeniyle 1854-57 arasında denizden uzak olan Karkov’da yaşayan Ayvazovski, savaşın sona ermesiyle Paris’e gitti. Burada bir sergi düzenledi ve II. Napoleon tarafından Légion d’Honneur ile ödüllendirildi. Kırım’a dönüş yolculuğu sırasında bir kez daha İstanbul’a uğradı. 1860-80 arasında Kafkasya (1868), Mısır (1869) Fransa ve İtalya (1872), İstanbul (1874) ve ‘Hollanda, İtalya, Fransa (1878) gezilerini yaptı. Hayatının son yirmi yılını, 1880’de bir sanat galerisi açtığı Feodosiya’da geçirdi. Bu arada Feodosoya, St. Petersburg ve Moskova’da çok sayıda sergi açtı. 1892’de Kuzey Amerika’ya gitti ve burada özellikle Niagara şelalelerinden etkilendi.

Sultan Abdülmecit’in daveti üzerine 1845 yılında İstanbul’a seyahat eden sanatçı, 1845-1890 arasında bu kente toplam sekiz defa uğradı. İstanbul’da bulunduğu bu uzun sürede Osmanlı sultanlarından Abdülmecit, Abdülaziz ve II. Abdülhamit, tarafından saray ressamı olarak himaye edildi. Burada yaptığı resimlerden 30 kadarı bugün Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı başta olmak üzere, Türkiye’deki müzelerde sergileniyor.

18 Nisan 1900’de atölyesinde, bir Türk gemisinin patlaması üzerinde çalışmaya başlamıştı ve ertesi gün 83 yaşında ani bir beyin kanamasıyla şövalesinin başında öldü.

İvan Konstantinoviç Ayvazovski (1817-1900)

 

İkinci Tanıtım…

Ünlü Ermeni ressam Hovhannes Ayvazyan (Ivan Konstantinoviç Ayvazovski), 1817’de Rus topraklarında doğdu. Kırım’ın Osmanlı egemenliği döneminde “Küçük İstanbul” olarak anılan liman şehri Thedosia’da.

Sanat hayatı boyunca 200’den fazla İstanbul tablosu yapması nedeniyle sadece Osmanlı döneminde değil, Cumhuriyet Türkiye’sinde de her zaman kendisine büyük önem verildi.

Uzun yıllar Türkiye basınında çoğunlukla sahte Ayvazovski’ler haber oldu. Çünkü bu ünlü Ermeni ressamın eserleri Türkiye’de alıcı buluyordu. Bu haberlerle birlikte basında öne çıkarılan yanı, Osmanlı padişahları tarafından saraylarda ağırlanması, “Osmanlı liyakat beratı” verilmesi ve İstanbul’a olan hayranlığıydı.

Bu haberlerle birlikte basında öne çıkarılan yanı, Osmanlı padişahları tarafından saraylarda 2015 yılında yapılan “Ayvazovski’nin İstanbul’u” sergisi yeniden hatırlattı sanatçıyı. Ancak Ayvazovski’nin daha az gündeme gelen geçmişini o dönem Alin Ozinian, Agos’ta şöyle anlatıyordu:

“Sultan Abdülhamid döneminde Osmanlı’da Ermenilere katliamlar yapıldığında, Ayvazovski olup bitenden çok etkilendi. (…) Bu katliamlardan sonra, 80 yaşındaki ressam, Osmanlı padişahları tarafından verilen madalyalarını önce köpeğinin boynuna bağlayıp doğduğu şehir Kırım Thedosia’daki (Kefe) Türk tüccarların mahallesine gitti, orada herkesin gözüne madalyaları sokarcasına yaptığı yürüyüşten sonra, Ayvazovski, köpeği ile birlikte deniz kenarına gidip madalyaları denize attı. Ertesi gün, Osmanlı Konsolosu ile buluşan ressam, ‘Madalyaların hepsini denize attım, bak kurdeleleri burada, al bunları Padişah’a götür, isterse o da benim resimlerimi denize atsın, umurumda bile değil’ dedi.”

Sadece bununla da sınırlı kalmıyordu o dönem Ayvazovski’nin tepkisi. Ozinian’ın da hatırlattığı gibi, ressam “Trabzon’daki Ermeni Katliamı”, “Gecedeki Yalnız Gemi” ve “Marmara Denizi’nde Trajedi” eserlerini de yapmıştı.

Ermeni kimliği öne çıkarılmayan, hatta daha doğrusu olabildiğince saklanan ressamın Türkiye’de kamu kurumlarında 40’ın üstünde tablosu bulunuyor. Bunlardan 10’u Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, 21’i milli saraylarda, 10’u ise Deniz Müzesi ve Harbiye Askeri Müzesi gibi kurumlarda. Devletin Ayvazovski’ye verdiği önemi “Ayvazovski’ninİstanbul’u” dijital sergisinin Genel Yönetmeni Bülent Özükan, Mart 2017’de Sputnik’e verdiği röportajda şu sözlerle anlatıyordu:

“ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye’yi ziyaret ettiğinde hem Joe Biden’ın arkasındaki kameralara yansıyan tablo hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşma yaparken arkasındaki iki ayrı tablo Ayvazovski’nindi. Bu anlamda günümüzde dahi Ayvazovski’ye Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ayrı bir önem verdiğini ve bir prestij unsuru olarak bundan yararlandığını söyleyebilirim.”

Kamu kurumlarında olduğu gibi ne bu röportajda, ne de serginin internet sitesinde ünlü ressamın Ermeni kimliğine dair bir ifade bulunmuyor. Basın bültenlerinde Ermeni olduğuna dair belki tek ipucu şu cümlede saklı:

“Türkiye’de de çok sevilen Ayvazovski, Rusya ve Ermenistan’da en sevilen ve bilinen ressamı ve her üç ülkenin sanattaki en önemli ortak değeri olarak anılıyor”.

 

 

İşte size iki farklı yönüyle Ayvazovski.. Kim ne derse desin, nasıl yorumlarsa yorumlasın biz bir sanatsever olarak 2. Tanıtımda bahsedilen Türkiye Cumhuriyeti’nin bu olağanüstü sanatçıya yaklaşımını son derece insancıl ve sanatsever bulduk.  “Sanatın siyasisi, vatanı, milleti olmaz..”

ŞEMSİPAŞA’DAN KIZKULESİ..
ŞİŞLİ SIRTLARINDAN…
İSTANBUL LİMANI…
DOLMABAHÇE ÖNLERİ…
TEPEBAŞI SIRTLARINDAN…
TOPHANE…
EMİRGAN’DA KÖŞKLER…
TOPHANE’DE KAHVEHANE…
İSTANBUL LİMANI…
TOPHANE CAMİİ…
TEPEBAŞI’NDAN MEHTAP VE ANADOLU KIYILARI…
ÜSKÜDAR, AYAZMA SARAYI VE KIZKULESİ…
MEHTAPTA ORTAKÖY…
SİS…
KIŞ.. (BU TABLONUN ORİJİNALI CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLİYESİNDEDİR)
KIŞ I
KIŞ II
KARTAL YUVASI…
BUZ DAĞLARI…
FIRTINA I
FIRTINA II
FIRTINA III (DOKUZUNCU DALGA)
GEMİCİLER…
VEDA…

Trả lời

Email của bạn sẽ không được hiển thị công khai. Các trường bắt buộc được đánh dấu *