Ne Yahudi kaynakları ne Mısır kaynakları ne de bilimsel ve tarihi veriler bize Musa’nın gerçekten yaşadığını ve yaşadığı rivayet edilen olayları doğrulamamaktadır.
Yahudi tarihinin dönüm noktası olarak kabul edilen, Hıristiyanlık ve İslam inançlarında adı sıkça geçen Musa’nın hikâyesi, dinler tarihinin en çelişkili konularından biridir. Musa’nın yaşadığı söylenen tarihler, olaylar dizisi ve bilhassa Firavun ile ilgili anlatılan bilgiler, tarihsel veriler ile ciddi bir çelişki barındırmaktadır. Var olan çelişkiyi tarihsel verileri karşılaştırmak sureti ile sizin için araştırdık.
Musa’nın hikâyesi antik dönemlerde insanlara son derece etkileyici gelmiş olmalı, günümüzde bu hikâye halen büyüleyici etkisi korumakta, belki de bu ”büyülü” etki nedeni ile insanlar efsaneye dair sormaları gereken asıl soruyu sormamaktadırlar. Bize göre bu soruların gözden kaçırılması bir şekilde kutsal kabul edilen kitaplarda verilen detaylarda sanki afakî bir unsurmuş gibi es geçilen bir husus nedeniyle mümkün olmalıdır.
Sorulması gereken soru şu; Musa’nın yaşadığı rivayet edilen dönemde Mısır firavunu kimdi? Bu sorunun yanıtı, Musa hikâyesini boşluğa düşürmektedir. Enteresan şekilde Tevrat ve Kuran’da dönemin firavunu ısrarla ve sadece ”firavun’‘ olarak anılmaktadır. Öyle ya, bu kitaplarda kimlerin isimleri geçiyor, bir kısmı kutsanan, bir kısmı lanet ile anılan sayısız insanın isminin girdiği kitaplarda Musa’nın yaşadığı dönem koskoca Mısır’a kim hükmediyordu? Kızıldeniz’in altında kalarak boğulduğu iddia edilen firavun, ki bu kişi her kimdiyse dinler tarihinde çok önemli bir yere sahiptir, öyle ki ölmesine saniyeler kala korkudan Allah’a iman etmeye yöneldiği ve secdeye kapandığına dair detaylar verilmektedir, fakat isminin verilmesinden bilhassa kaçınılmış gibi görünmektedir.
Bu arada bir diğer önemli husus, semavi olduğu iddia edilen kitaplarda sanki Musa’nın doğduğu gün iktidarda olan firavun ile Musa ve Yahudilerin Mısır’dan çıkış anında tahtta oturan firavun aynı kişiymiş gibi bir intiba yaratılmıştır, hâlbuki araştırmamız gösteriyor ki bu bile gerçekçi bir bilgi değildir.
MUSA HANGİ TARİHLERDE YAŞADI?
Musa kaç tarihleri arasında yaşamıştır? Bu soruyu sorarak başlamamız gerekiyor, Tevrat bu konuda tarih vermediği için Yahudi din adamları geriye dönük bir hesap yaparak ilgili tarihlere ulaşmaktadırlar ki, Musa’nın gerçekten yaşadığına dair Tevrat, İncil ve Kur’an dışında herhangi bir belge bulunmadığından, biz Yahudi din adamlarının yaptıkları hesapları referans almak zorundayız.
Bu araştırmaya başlamadan önce Telaviv Üniversitesinde görev yapan İsrailli dostum Profesör Rafael B.’den yardım istedim ve Yahudi tarihi hakkında en güvenilir kaynağın ne olduğunu sordum. Bana jewishvirtuallibrary.org adlı siteyi en güvenilir kaynak olarak kabul edebileceğimi söyledi. Ben yine de tarihlendirmeler ile ilgili farklı kaynaklardan karşılaştırma yapacağım.
Rafael’in önerdiği sitede Musa’nın doğum tarihi M.Ö. 1393 olarak geçiyor, Wikipedia’ya bakacak olursak Musa M.Ö. 1400 yılında doğdu. Bundan sonrasında unutmayın, M.Ö.’ye dair yapılan tarihlendirmeler geriye, yani sıfıra doğru akmaktadır. Şimdi artık karşımıza çıkacak her tarihte büyük çelişkiler ile karşılaşmaktayız.
Mısır, kayıt tutmaya büyük önem vermiş bir medeniyettir, bu sebeple hangi firavun hangi tarihler arasında yaşamıştır ve iktidarda kalmıştır bu bilgiye vakıfız, çoğu firavunun çocuklarının da isimleri günümüze ulaşmıştır. O halde bakalım bu iki çelişkili tarihte Mısır tahtında oturan firavunlar kimlermiş?
Geni.com adlı sitede yer alan verilere göre Musa’nın doğduğu iddia edilen tarihlerde Mısır 18. Hanedan tarafından yönetiliyordu. Hâlbuki daha sonra üzerinde duracağımız verilere göre Musa 19. Hanedan döneminde peygamber oldu ve halkını Mısır’dan çıkardı. Arada ne kadar devasa bir süreç var az sonra göreceksiniz.
Musa’nın doğduğu rivayet edilen yıllardan ilki M.Ö. 1400, Aakheperrue Amenhotep II’nin ölüm yılı, yerine aynı sene Menkheperure Thutmose IV tahta çıkmış ve M.Ö. 1400-1390 yılları arasında 10 yıl iktidarda kalmıştır. Eğer Musa’nın doğum tarihini M.Ö. 1393 olarak kabul edecek olursak, o halde M.Ö. 1390’da tahta çıkıp M.Ö. 1352’de ölen Nebmaatre Amenhotep III’ün iktidar döneminde doğduğunu kabul etmek zorundayız.
İLK ÇELİŞKİ…
Şimdi ilk çelişkiye bakalım, kabul edildiği üzere Musa doğduğunda firavun kendi iktidarını sona erdirecek bir İbrani çocuğunun doğduğu kehanetini ciddiye alır ve tüm yeni doğan İbrani bebeklerinin öldürülmelerini emreder. Annesi bebeğini doğduktan sonra üç ay gizler fakat daha sonra gizlemeye devam edemeyeceğini düşünerek Nil nehrine bir sepet içerisinde bırakır.
O halde şu soruyu sormamız gerekiyor, Musa’yı öldürtmek isteyen firavun 12 yıl süreyle iktidarda kalabildiyse, nasıl olur da kendisi henüz tahta çıktıktan üç yıl sonra doğan bir bebek olarak Musa o firavunun tahtı için risk oluşturmuş olabilir? Musa’nın Mısır’dan çıkmasından sonra da firavunların uzunca bir süre, yani 1300 seneye yakın bir süre daha Mısır’ı yönettikleri düşünülürse, bu tehdidin tek bir firavuna yönelik değil, genel olarak tüm firavunların varlığına dair olduğunu da söyleyemeyiz.
M.Ö. 1393 yılında doğan bir çocuğun tehditkâr varlığı dönemin mevcut firavununa kehanet edildiyse, ortaya nasıl bir durum çıkıyor? Firavun N. Amenhotep III’ün ölüm yılı kesin, tarih yazılı olarak günümüze ulaşmış: M.Ö. 1352. Bir hayli karışık değil mi? O halde Musa’nın doğumunu engellemeye çalışan firavun ile Exodus esnasında iktidarda olan firavun başka kişiler olmalı, bu noktada Musa hikâyesi çoktan çatırdamaya başladı bile. Peki başka bir tarihi referans alalım, Mısır’dan çıkış kaç yılında gerçekleşmiştir?
Jewishvirtuallibrary.org’a göre bu olay M.Ö. 1280’de gerçekleşmiştir. Pozitif Yayıncılık’tan çıkan Paul Johnson’ın “Yahudi Tarihi” adlı eserinde çıkışın M.Ö. 1225’te tamamlandığı söylenir. Aynı kitap büyük bir hataya imza atarak Musa’nın halkıyla birlikte kaçtığı dönemde iktidarda olan kişinin II.Ramses değil, oğlu Merneptah’ın (bazı kaynaklara göre tam ismi Banenre Merenptah olarak geçer, Ramses’in oğludur) tahtta oturduğunu ifade etmektedir. İşte saçmalıklar dizisi doruğa ulaşıyor, Johnson M.Ö. 1220’de Merneptah’tan kalma anıtlar bulunduğunu iddia eder, o halde iktidarda olan kişi de o olmalıdır diye hata yapar.
Halbuki M.Ö. 1279’da tahta çıkan II.Ramses M.Ö. 1213 yılında ölmüştür ve hem bu bilgiden Mısır yazılı kaynakları nedeniyle büyük ölçüde eminiz, hem de II.Ramses’in mumyası günümüze kalmış durumdadır ve yapılan DNA testleri sayesinde mumyanın kendisine ait olduğu kesinleşmiştir ve adam kesinlikle Kızıldeniz’de boğularak falan değil, yaşlılıktan ve dişindeki apsenin vücuduna akıttığı iltihaplar yüzünden ölmüştür. Kaldı ki adamın mumyası lahitinin içinden çıkmıştır, daha ne olsun?
Musa’nın doğduğu rivayet edilen tarihler ile Mısır’dan çıktıkları iddia edilen tarihler arasında en az 9 firavun tahta çıkmış ve inmiştir. Yani Musa’nın doğumunun kendi iktidarı için risk oluşturacağı firavuna söylendi ise, 9 ayrı firavun gelmiş geçmiş ancak böyle bir risk ortaya çıkmamıştır.
Bu noktada daha ciddi bir referansa ihtiyacımız var, hangi husus bize Musa’nın hangi dönem yaşadığına dair bilgi verebilir? Elbette Yahudi tarihinde adı neredeyse Meryem kadar kutsal kabul edilen bir kadının izini takip etmeliyiz, Musa’yı sepet içerisinde Nil nehrinde yüzerken bulan ve saraya sokan kişi, firavunun kızıdır. (Bazı kaynaklar karısı olarak söylese de tamamen hatalı bilgidir, firavunun kızı olduğu kabul edilir) Kim bu firavunun kızı?
Kızın adı bildiğim kadarı ile Tevrat’ta geçmiyor ya da ben bulamadım, fakat Yahudi tarihinde önemli bir karakter olduğu için adı günümüze kalmış, Bithiah, yani Batyah olarak bilinen bu genç kızın bir cilt hastalığı vardır ve bu hastalık nedeni ile soğuk suyla yıkanması gerekmektedir. İşte bu sebeple yıkanma faaliyetini Nil’in serin sularında gerçekleştirdiği rivayet edilir. Musa’yı da yıkanırken sepet içerisinde nehirde yüzerken görmüş ve saraya almıştır şeklinde rivayet edilir. Batyah olarak anacağımız bu kızın hangi firavunun kızı olduğu bilgisi kutsal kabul edilen metinlerde geçmez, öyle ya Musa hikâyesi Yahudi tarihinin dönüm noktasıdır ancak Batyah olmasa firavunun adı verilmediği için tarihsel verileri karşılaştırma şansımız olmayacaktı. Neyse ki kızın adını korumak gibi bir gaflete düşmüşler.
FİRAVUN’UN KIZININ DOĞUM TARİHİ DE UYUMSUZ
Araştırdığımızda ölüm tarihi bilinmemekle birlikte, genç kızın doğum tarihi, aile kökenleri hakkında bilgilerin depolandığı geni.com adlı siteye göre doğumu yaklaşık olarak M.Ö. 1275 olarak geçiyor. İşte bu güzel bir tarih ve iyi bir ipucu olarak kabul edilmeli. Fakat sorun şu ki, Musa’nın doğduğu rivayet edilen tarih ile oldukça uyumsuz bir tarih. M.Ö. 1275’te Mısır tahtında 19. Hanedanın üyesi II.Ramses’in babası I. Seti oturmaktaydı. I. Seti M.Ö. 1290-1279 arasında hüküm sürmüş ve mumyası günümüze kalmıştır. Kızıldeniz’de boğulmadığına eminiz.
Bu tarihler göz önüne alındığında Musa’nın doğum tarihi ile Batyah’nın kendisini nehirden çıkardığı tarih arasında ciddi farklar gözlenmektedir. Musa’nın doğum tarihini M.Ö. 1400 olarak kabul ettiğimizde Batyah’nın doğduğu düşünülen tarihlerde Musa zaten 125 yaşında olmalı, peki o halde Jewish Virtual Library’nin verdiği sayıyı referans alalım ve doğumu M.Ö. 1393 olsun, Musa Batyah’nın doğduğu iddia edilen yılda 118 yaşında oluyor. Bu da tutmadı, bu iş böyle olmayacak, peki başka unsurları referans alalım.
Bithiah, ya da Batyah ismi Semitik bir isimdir, işe bak firavun kızına semitik isim koymuş. Bat-Yah, yani tanrının kızı olarak çevrilebilecek isimde Mısır hanedanlarında tek bir kişi bulunmaktadır, ismin Yahudi tarihine girerken ufak bir değişim geçirdiğini tahmin edebilirsiniz. O halde kimin kızı bu Batyah?
– Samiler, Sami halkları veya Semitik, büyük kısmı bugün Orta Doğu adı verilen coğrafyada yaşayan etnik gruptur. Araplar, İbraniler, Aramiler, Süryaniler, Maltalılar gibi halklar bu etnik gruba mensuptur
II. Ramses’in çocuklarının isimleri günümüze kalmıştır, hanedanın soyağacında Bintanath olarak geçen isim Yahudi tarihine Batyah olarak aksetmiş gibi görünüyor. O kız da Ramses henüz tahta çıkmadan önce dedesi I. Seti zamanında doğmuş ve Ramses’in ilk kız çocuğudur, enteresan şekilde kendisine Semitik bir isim uygun görülmüştü. Anath’ın kızı manasına gelen ismi oldukça ayırt edici bir niteliğe sahip ve mumyası Krallar Vadisi’nde yattığı mezarında bulunmuştur.
Batyah’ın tam olarak ölüm yılı verilmiyor, fakat babası olan II.Ramses’ten sonra tahta geçen, II. Ramses’in oğlu Merenptah döneminde öldüğü biliniyor, ölümü ile ilgili duvar resimleri yapılmış, aynı zamanda tabutu bulunduğunda QV71 adıyla bu tabut kayıtlara geçirilmiştir. Anlaşılacağı üzere Batyah ile Merenptah kardeşler.
Gördünüz mü, Yahudi kaynaklara göre Musa’nın doğduğu rivayet edilen tarihler ile kendisini nehirden çıkardığı iddia edilen kızın yaşadığı tarihler arasında ciddi bir uçurum bulunmaktadır.
PEKİ BOĞULDUĞU İDDİA EDİLEN FİRAVUN KİM?
O halde şu soruyu soralım, Musa’nın çağdaşı olan ve Kızıldeniz’in sularında boğulduğu iddia edilen firavun kimdir? Bir iddiaya göre o kişi II.Ramses’tir ancak bu iddianın doğru olmadığı iyi biliyoruz, kaldı ki Ramses’in mumyası tabutuyla birlikte mezarında bulunmuş, adamın gayet yaşlı başlı haliyle hastalıktan ve yaşlılıktan öldüğü bilinmektedir.
Öteki iddiayı referans alalım ve Ramses’in oğlu Merenptah (ya da Merneptah olarak anılıyor) zamanında bu olayın yaşandığı iddiasını inceleyelim.
Merneptah’ın tabutu bulunmuş ve KV8 koduyla kayıt altına alınmıştır fakat mumyası ilk etapta bulunamamıştır. 1989 yılında Amenhotep’in mezarında 18 ayrı mumya ile birlikte bulunmuş ve Kahire müzesine alınmıştır. İlk başta mumyanın bulunamamış olması sizde ”Acaba?” sorusunun zihninizden geçmesine neden olduysa da üzgünüm. Bu iki kral da iddia edildiği gibi sular altında kalarak boğulmamıştır.
Geçtiğimiz yıllarda Kızıldeniz kıyısında Musa’yı kovalarken sular altında kalarak boğulan firavunun mumyasının bulunduğuna dair zırva bir haber yayılmıştı, daha sonra anlaşıldı ki alakası yok ancak ilk başta yalan haber yayıldığında kulaktan kulağa yayılan bu zırva, haberin yalan olduğu ortaya çıkınca aynı hızlı yayılım ”nedense” gerçekleşmedi. British Museum’da bulunan ve firavun ile akalası olmayan bir köylü cesedi ile ilgili açıklayıcı bir makaleyi önümüzdeki günlerde yayınlayacağım.
Gördüğünüz üzere, ne Yahudi kaynakları ne Mısır kaynakları ne de bilimsel ve tarihi veriler bize Musa’nın gerçekten yaşadığını ve yaşadığı rivayet edilen olayları doğrulamamaktadır. Musa olayı muhtemelen tarihsel bir efsane olarak bir din yaratma sürecinde uydurulmuş ve nesilden nesile geçerken süslenerek abartılmıştır. Kendisini peygamber olarak tanıtan Musa adında bir Yahudi gerçekten yaşadıysa muhtemelen kendi hikâyesini yazarken abartı üzerine abartı kullanmış ve din oluşturma sürecini toplumların pek sevdiği fantastik öğeler ile süsleyerek etkileyici bir hale getirmeye çalışmıştır. Sonraki dinlerde de hikâye bu şekliyle aktarılmıştır.
Şimdi daha iyi anlaşılmıştır herhalde, neden sorgulamadan inanmanız ve teslim olmanız isteniyor. Sorgulayacak ve araştıracak olursanız eğer, din adına sunulan gerçeğe aykırı olaylara inanmanız imkânsız hale gelecektir. Bu sebeple din ile kontrol edilmeye çalışılan toplumlar cahil bırakılır, düşünmeleri istenmez ve sorgulamaları yasaklanır.
Her zaman sıklıkla belirttiğimiz üzere bu dini konular tamamen vicdani olaylardır. İsteyen inanır, isteyen inanmaz, isteyen de sorgular ve doğru bulursa, mantığına uyarsa inanır. Ancak şurası ayrı bir gerçek ki, akıllardaki soruları cevaplamak amacıyla daha pek çok kez bu konularda yeniden birlikte olacağız.