ORYANTALİZM NEDİR? TARİHSEL GELİŞİMİ (BÖLÜM 1)

ORYANTALİZM NEDİR? TARİHSEL GELİŞİMİ (BÖLÜM 1)
05 Ekim 2019

Sevgili dostlar, öncelikle takipçi sayımızın her geçen gün artması, çeşitlenmesi, soru ve isteklerinizin de artan takipçi sayısına bağlı olarak sürekli yükseliş trendinde olması hususunun bizleri çok mutlu ettiğini bilmenizi isteriz. Tanıtım yazımızda da belirttiğimiz üzere, bu sitemiz düşünen, soran, sorgulayan, sürekli bilimi, bilgiyi arayanlar için vardır ve de varlığını bu güç ve azimle sürdürecektir.

Her konudan sorular alıyoruz, ne mutlu bize. Sitemizi, içerdiği konularımızı yeni keşfedenlere bu geniş bilgi/anlatı yelpazemiz son derece ilginç gelmekte. Aradıkları, akıllarına takılan hemen her konuyu tek ağızdan ve de doyurucu, tatmin edici bulduklarını belirttikleri satırlar da bizim için son derece dinlendirici ve rahatlatıcı. Araştırma yapmadan, yerli/yabancı çeşitli kaynaklara başvurmadan, kendi bilgi, birikim ve tecrübelerimizi katmadan, yorulmadan çıkmıyor bu yazılarımız. Ben ve mutfakta olan arkadaşlarım, sizlerle birlikte içimizdeki bilgi, öğrenme, merak açlığını hep birlikte doyuruyoruz.  Bazı konularımız kısa oluyor, konunun önemine bağlı olarak, bazıları uzun, bazıları da bir hayli uzun.

İşte az sonra okumaya başlayacağınız yazı böyle bir konuyu içermekte. “Oryantalizm” Yine çokça istek aldığımız oldukça çapraşık, tarihi ve ülkemiz insanını da yakından ilgilendiren bir konu. Bu yazımızda Batılı kimdir? Doğuya, Doğuluya bakışı nasıldır? gibi soruları daha başlangıcından bugüne irdelemeye gayret ettik. Kısacası tarihte bir yolculuk yaptık. Neticede bir Doğu ülkesi olmamız, konunun önemini daha da artırdı. Batının Doğuya bakışını, bir anlamda Avrupa’nın hatta Amerika’nın vb. bize, Türkiye’ye bakışı olarak da değerlendirebilirsiniz. Hani A.B.’den, Amerika’dan vb. şu ya da bu olsun istediklerimize, hakkımız olduğu halde kolayca kavuşamıyoruz ya, işte bunların nedenlerini aşağıdaki satırlarımızda bulacaksınız.

Hepimiz mutlaka okumuşuzdur, 1. Dünya Savaşı öncesi İngiltere’ye ısmarladığımız hatta paralarını dahi ödediğimiz halde teslim alamadığımız, el konulan iki gemimiz vardır. Sultan Osman ve Reşadiye zırhlıları. Harbiye Nazırı Rauf Bey, 27 Temmuz 1914’te gemileri teslim alacak mürettebatla birlikte İngiltere’ye varmıştı. Aynı gün içinde Wickers Tezgâhlarına bir gemi daha sipariş edildi, “Fatih” ve hemen ilk taksidi de ödendi. Böylece Osmanlı, Avrupalının hiç zorluk çıkarmadan hatta peşinat bile almadan Yunanistan’a teslim ettiği “Averoff” zırhlısına karşı üç büyük ve modern zırhlıya sahip olacaktı. Ancak 31 Temmuz 1914 günü Tersane’ye gelen W. Churchill imzalı yazı, parasını ödediğimiz gemilerin kesinlikle Türklere verilmemesi emrini içermekteydi. Dönemin Londra Büyükelçimiz Tevfik Paşa ilk şaşkınlık geçer geçmez vakit yitirmeden hiç olmazsa paramızı geri alabilmek için bankalara, Armstrong Şirketine koştu, ancak emir büyük yerdendi. Yılmadı son çare olarak İngiliz Hariciye Müsteşarıyla görüştü. Netice de yorgun, bitkin elçilik konutuna gelince kendisini karşılayanlara şöyle diyecekti. “Batı yine yaptı yapacağı ahlaksızlığı. Yunan’a para almadan verenler, bizim paralarını ödediğimiz gemilerimize el koydular, vermediler.”

Bu arada buradan tarihe yine bu Oryantalizm konusuna bağlı benzer bir not düşelim. İngilizlerin el koyduğu bu iki gemiden başka aynı dönemde 8 gemimiz daha vardı el konulan. Fransızlar tarafından Mersin’de iki istimbot, İngilizler tarafından Çanakkale’de Haliç vapuru, Ruslar tarafından İttihat, Gürcistan ve Kozlu gemileriyle bir büyük motor ve yine İngilizler tarafından Bombay’da (Hindistan) el konulan Karadeniz gemisi. Bu gemilerin akıbetleri hala meçhul, muamma. Bugünkü F-35 krizini örneklemeden önce, 1974’de Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, adada Rum çetelerce katledilen soydaşlarımızı kurtarmak amacıyla başlattığımız bu haklı davamızı üç yıl sürecek silah ambargosu uygulayarak (5 Şubat 1975’te başladı) bizi “cezalandırmayı” düşünen Amerikalılara, Türk Milleti dimdik durarak gereken cevabı verecek ve ABD bu haksız ambargoyu kaldırmak zorunda kalacaktı.

İşte aşağıdaki satırları dikkatle okursak Batı’nın dünkü ve bugünkü yüzünü kolayca görebiliriz. Bu arada bir hususa önemle dikkat çekmek isteriz. Türkiye’nin yolu, Büyük Atatürk’ün işaret ettiği gibi Batı’dır. Batının ilim ve biliminden yararlanıp ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak Türk gençliğinin bu vatana karşı en önemli görevidir. Ancak bunu başarırken de ayrılmaz, tek vücut, tek yumruk, dimdik olduğumuzu gerek Batı’ya, gerekse Doğu’ya daima göstermeliyiz. Evet şimdi Oryantalizm dünyasındaki yolculuğumuza başlayabiliriz.

 

ORYANTALİZMİN DOĞUŞU

 

Batının Doğu’ya merakı anlamına gelen Oryantalizm, geçmişten süre gelen Doğu-Batı kültür ayrılıklarından yola çıkarak, özellikle Batılı kâşiflerin ve araştırmacıların Doğunun gizemli dünyasına merakları, eğilimleri sonucu ortaya çıkmıştır.

Bazı batılı araştırmacılar 1312 yılında toplanan Viyana Konsülünü,  Arap Dilinin bazı çalışmalarda uygulanmaya başlanmasının miladı sayarlar. Bazı Oryantalistler (Şarkiyatçılar)  bu başlangıç için XI. asır başlarını işaret ederken, konunun uzmanlarından Rudi Peret, Kur’an-ı Kerim’in Latince ilk tercümesinin tamamlandığı 1143 yılını önermektedir bu milat için. Yine de Oryantalizmin başlangıcı konusunda kesin bir tarih vermek güçtür. Zira bu konsül, Arapçanın bazı Avrupa okullarında okutulmasına izin vermiş ve Sorbonne (Fransa), Oxford (İngiltere), Bologne (İtalya), Salamanca (İspanya) ve Roma (İtalya) Üniversitelerinde Arap Dili ve Edebiyatı kürsüleri kurulmasını kararlaştırmıştı. Fakat resmî Oryantalizmden bahsetmek, gayr-ı resmî bir Oryantalizmin de olduğunu düşündürmektedir. Aslında bize göre bu konuda başlangıç tarihinden daha fazla, dönem üzerinde durmak daha uygun olur. Kaldı ki dönem konusunda bile birbirinden farklı görüşler vardır. Bazı gruplar, Raymond Lulle’ü Batı Şarkiyatçılığının kurucusu diye nitelendirirler.

Oryantalizmin başlangıcı bundan iki asır öncesine, yani X. asıra götürenler de bulunuyor. Özellikle Haçlı Savaşları, Avrupalıları İslam Dini ve ahlakını,  Müslümanların adetlerini öğrenmeye sevk etmiştir. Batı Oryantalizminin kurucusu diye nitelendirilen Raymond Lulle (1231-1315) Hıristiyan din bilgini olmasının yanında felsefe, edebiyat ve tabiat bilimlerle de ilgili olan biriydi. O, Müslümanlara karşı yapılması gereken mücadelede, “Onlara Hıristiyanlığın gerçekliğini göstermek için barış içinde görüşme ve aklî deliller getirme” taraftarıydı. Geleceğin Hıristiyan misyonerlerini yetiştirmek için Mayorka adasında, Miramar’da Arapça öğreten bir okul kurdu. Bu okul 1276–1294 döneminde öğretime devam etti.

·        Rudi Paret (1901-1983) Alman şarkiyatçı, filolog. Bir Protestan papazın oğludur. Tübingen Üniversitesi’nde teoloji, Semitistik ve İslâmiyat okudu. Klasik oryantalist geleneğin Kur’ân hakkındaki tezlerine hayli mesafeli duran eleştirel bir yaklaşıma sahiptir. 1962 tarihli Kuran tercümesi meşhurdur.

Oryantalizmin başlangıcını X. asra götürenler kendilerine dayanak olarak bazı konuları seçmişlerdir. Nitekim Necib el-Akiki, doğu bilimciler hakkındaki 3 ciltlik kitabında o asırda yaşamış olan Gerard de Oraliac’dan (940–1003) bu tarafa uzanan yaklaşık bin yıllık bir dönemi işlemiştir. G. De Oraliac, öğrenim yapmak üzere Endülüs’e gitmiş, Isbiliye (Sevilla) ve Kurtuba (Cordoba) üniversitelerindeki hocalardan ders almış, sonunda kendi devrindeki Avrupa’da Arapça, matematik ve astronomiyi en iyi bilen kişi olarak ün yapmış ve II. Sylvester lakabıyla, ölünceye kadar (999–1003) tarihleri arasında papalık makamında bulunmuştur.

Batının doğuya ilgisi Haçlı Seferlerinden sonra artarak devam etmiştir. 16. yy. dan sonra Avrupa’da Özellikle İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde Doğuyu incelemek için çeşitli akademik faaliyetlerin başladığını görmekteyiz. Mesela 1539’da Paris’te kurulan College de France, İngiltere’de Cambridge Üniversitesi Şarkiyat bölümü 1822’de Paris’te kurulan Journal Asiatiqe (J.A.), 1834’te Londra’da kurulan Journal of the Royal Asiaitic Society (J.R.A.S) -İngiliz Kraliyet Akademisi dergisi- ve 1845’de kurulan Alman Şarkiyatçıları Derneği Dergisi (Z.D.M.G) gibi kurumların günümüze kadar kesintisiz devam etmesinden almamız gereken son derece önemli dersler vardır. Anlaşılan bu gibi çalışmalar için elverişli ortamlar gerekmektedir.

XVIII. yüzyıl Aydınlanma Çağı düşünürleri bazen Doğu kültürlerinin, Hıristiyan Batı kültürü karşısında üstün olduğunu savunmuşlardır. Bazıları da İslam ülkelerinde var olan dini hoşgörüyü övmüşlerdir. Bu amaçla, Abraham Anquetil- Duperron, Zerdüştlüğün kutsal metinleri olan Alesta’yı tercüme etmiş, William Jones ise Hint-Avrupa dilleri üzerinde yaptığı araştırmalarda Doğu ve Batı kültürlerinin birbirine karıştığı ilk dönem tarihi bağlantıları ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte bu gelişmeler Fransa ve İngiltere arasındaki Hindistan’ın kontrolü konusundaki çekişme ortamında ortaya çıkmıştı ve sömürge ülkelerindeki toplulukları daha etkili bir şekilde kontrol etme amacını güdüyordu. İskoçyalı James Mill(1773-1836) gibi iktisatçılar Doğu ülkelerini, medeniyetlerinin statik ve yozlaşmış olusu nedeniyle küçümsemekteydi. Diğer yandan Evanjelistler ise Doğu dinlerinin geleneklerini hurafe olarak görerek yermekteydiler. “Kilise Oryantalizmi” ne işaret edilmesi, bu tarihten önce gayr-i resmi bir Oryantalizmin bulunduğunu gösteriyor. Öte yandan Oryantalizmin başlangıcı olarak bu tarihi kabul etmeyen bazı Avrupalı Şarkiyatçılar de bulunmaktadır. Dolayısıyla bu konudaki girişimler, Oryantalizmin başlangıcı için kesin bir tarih belirlemeye değil de, yaklaşık olarak bir dönem tespitine yöneliktir.

·        Abraham Hyacinthe Anquetil-Duperron (1731-1805), ilk profesyonel Fransız Indologisti. Yeni mesleğin kurumsal çerçevesini tasarladı. Ölümünden bir yüzyıl sonra École française d’Extrême-Orient’in kuruluşuna ilham verdi. Français de Pondichéry Enstitüsü’nün kütüphanesi onun adını almıştır.

 

·        Zerdüşlük MÖ. yaklaşık 660 yıllarında İran coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Bu tarihte dünyaya gelen ve milattan önce 583 tarihinde öldürülmüş olduğu tahmin edilen Zerdüştisimli bir şahıs adına uydurulmuştur. Zerdüştlük Dini Tek tanrılı bir dindir. Bu dinin kutsal kitabının adı yaklaşık 12.000 deri sayfa üzerine yazılan Avestadır. Tıpkı ilahi metinlerde bulunan ayetler gibi Avesta ayetlerine de Gatha denmektedir. Milattan önce 00 ile milattan sonra 650 yılları arasında Zerdüştlük dini Pers İmparatorluğunun resmi dini haline gelmiştir.

 

 

 

·        Sir William Jones (1746-1794)  Bengal’deki Fort William (Kalküta) Yüksek Mahkemesine yargıç olarak atandı. Jones önemli bir filolog ve özellikle Avrupa ve Hint dilleri arasındaki bir ilişkinin varlığını öne süren ilk bilim adamıydı. Bu ilişkiye daha sonraları Hint-Avrupa kökenli diller adı verilecektir.

 

 

·        Evanjelizm, genel anlamıyla inciller hakkında vaaz vermektir. İsa üzerinde yoğunlaşan bu vaazların amacı Hıristiyan olmayanları bu dine davet etmektir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılmış dört kanonik incilin her birine “Evanjel” denir.

 

Oryantalizm tanımı 1779’da ilk defa İngiltere’de, daha sonraları 1799’da da Fransa’da kullanılmaya başlamıştır. Oryantalizm kelimesi Fransız Dil Akademisinin sözlüğüne 1838’de kaydedildi. 18 ve 19.ncu asırlarda Batı dünyası doğu ile sürdürdüğü tüm ilişkilerinde doğudan el çekmemek amacıyla aşırı bir çaba göstermiştir. “Société Asiatique; Asya Derneği”, “Royal Asiatic Society; Kraliyet Asya Derneği”, “Deutsche Morgenlandische Gesellschaft; Alman Doğu Ülkeleri Derneği”“American Oriental Society; Amerikan Doğu Derneği” gibi dernekler çok büyük çapta faaliyet gösteren derneklerin önde gelenleriydi. Bu arada üniversitelerde kürsüler kurulmuş, Oryantalizm bütün Avrupa’da geniş ölçüde ilgi ve yayılma alanı bulmuştu.”Fundgraben des orients” ile başlayan Oryantalist yayınlar, toplumun bilgi hazinesini derinleştirmişler ve uzmanlık kadrolarını çoğaltmışlardı. XIX. asrın üçüncü çeyreği içinde 1874 yılında Paris’te ilk Oryantalistler Kongresi toplandı.

Bu tarihten itibaren doğu ülkelerinin sosyal yapısı, dinleri ve medeniyetleri gibi konularda tebliğlerin sunulduğu ve tartışıldığı kongreler birbirlerini takip etti. Aynı kongre geleneği o tarihten bugüne hala yapılmaktadır. Oryantalizm terimi artık kullanılmamaktadır. Bu terk edişin resmi ilanı aynı zamanda ilk Oryantalistler kongresinin yapılışının yüzüncü yılı da olan 1973 yazında ve yine ilk kongrenin yapıldığı şehirde Paris de düzenlenen 29.Uluslararası Oryantalistler Kongresinde yapıldı. Terimin kullanımdan kaldırılmasına karşı çıkanlar olmasına rağmen, yapılan oylamada terimin artık kullanılmaması kararlaştırıldı. Böylelikle Oryantalist terimi resmen yürürlükten kaldırılmış oldu. Bununla da kalınmadı kongrenin adının da Kuzey Afrika ve Asya konulu Uluslara Arası Beşeri Bilimler Kongresi olarak değiştirilmesi uygun görüldü. Sonuç olarak; Oryantalizmin başlangıcı konusunda kesin bir tarih belirlemek zor görünmektedir. Ancak yaklaşık olarak bir dönem tespit edilebilir.

(1.   Bölümün Sonu)

RAYMOND LULLE
RUDI PARET
SANATTA ORYANTALİZM
ABRAHAM ANQUETIL-DUPERRON
AVESTA
WILLIAM JONES
EVANJELİZM
1874 İLK ORYANTALİST KONGRESİ

Trả lời

Email của bạn sẽ không được hiển thị công khai. Các trường bắt buộc được đánh dấu *