Allah’ın sapıklıkları nedeniyle cezalandırdığı, helak ettiği kentler vardır. Bunlara her üç Kutsal Kitap’ta da rastlamak olası. Ad kenti (Hud Peygamber), Semud kenti (Salih Peygamber), Medyen kenti (Şuayb Peygamber) gibi. Nuh ve Lut Peygamberlerin kavimlerinden bahseder Kutsal Kitabımız. Yaşadıkları ve yok edilen şehirlerinden değil, yalnızca kavimleri ve o kavimlerin ibretlik acı sonlarını anlatır bize. Ancak pek çok dini olduğunu iddia eden kitaplarda her nedense Hz. Lut’a Sodom kenti yakıştırılmıştır. Sanki Yüce Yaradan diğer kent isimlerini saymış da, (haşa) bu Sodom ismini unutmuş, atlamış gibi. Biz bu kendini bilmezliğe bir son vermek, okurlarımızı aydınlatmak üzere yaptık bu çalışmayı. Uzunca bir çalışma ancak yararlı olacağına inanıyoruz. Kılavuzumuz Allah’ın Kelamı Kuran-ı Kerim, zenginliğimiz aklımız ve sorgulama yeteneğimiz.
Kuran’a göre ahlaksızlık içinde ki Sodom yerle bir edilmiş ve yerin metrelerce kat altına gömülmüştür. Bu günahkâr kent ahlaksızlık ve fuhuş içinde yaşamaktaydı, erkek erkeğe ilişki içindeydiler. Hatta bu cinsi sapıklıklar akabinde âdet haline gelmiş ve kentlerde kol gezmeye başlamıştı.
Lut peygamber, Hazreti İbrahim ile aynı dönemde yaşamıştır ve onun yeğenidir. Hz. Lut, Hz. İbrahim’e komşu kavimlerden birine elçi olarak gönderilmiştir. Bu kavim Kur’an da belirtildiğine göre o güne kadar yeryüzünde görülmemiş günah olan sapıklık ve eşcinsellik içinde mahvolmuş bir kavimdi. Hz. Lut, onlara sapıklıklarından vazgeçmelerini ve yaptıklarından pişman olmadıkları, tövbe etmedikleri takdirde “Allah’ın hepsini yok edeceğini” söylemiştir. Kavmini sürekli imana davet etmiştir. Hz. Lut insanları, halkını uyarsa da onlar bu azgın cinsi sapıklıkla yaşamaya devam ederler. Allah’a İman etmedikleri gibi Hz. Lut ve ona inananları şehirden kovmaya kalkarlar. Peygamber onları ne kadar ikaz edip uyarılarda bulunursa bulunsun, Sodom halkı bunlara rağmen isyan ve fuhuş ve rezaletten vazgeçmemiştir.
Bunun üzerine Allah onları sınamak ve cezalandırmak için 3 melek gönderir. Halen internetteki Ramazan Programı videosunda da kolayca görüleceği gibi Nihat Hatipoğlu’na göre bu melekler Cebrail, Mikail ve İsrafil‘dir.(!) Melekler yakışıklı, nur yüzlü birer delikanlı suretinde Lut’un evine gelince, Lut’un günahkâr hanımı misafirleri yani melekleri azgın (Sodom?) halkına söyler ve halk Hazreti Lut’un evini zorlamaya başlar. Bu şehvet düşkünü azgın sapkınlar “Misafirleri bize verin” diye Hz. Lut’un kapısına yığılır. Hz. Lut onlara “Onlar benimmisafirlerim, siz bu şekilde davranarak beni mahcup mu etmek istersiniz ne olur yapmayın alın kızlarımı size vereyim kızlarımla nikâh kıyın (!) en çirkininiz kızlarımla evlensin yeter ki misafirlerini rahat bırakın” diye yalvarır. (Bu nikâh olayı da Kitabımızda yoktur.) Azgın (Sodom?) halk “Biz kadınistemeyiz bize o erkekleri ver“ diyerek evin kapılarını kırmaya kalkışırlar. Bunun üzerine melekler Hz. Lut’a gecenin bir kısmında gün doğmadan karısı hariç ev halkını alarak derhal evini terk etmesini ve giderken arkalarına kesinlikle bakmamalarını söylerler. (?) Sodom halkının helak vaktinin sabah vakti olduğunu belirtirler.
Azgınlar içeri girmek için kapıları zorlarken Cebrail Hazreti Lut’a “Kapıları aç ve geri çekil” der. Cebrail kanatlarını öyle gerer ki içeriye hücum eden azgınların aniden gözleri ışıkla kör olur. Hazreti Lut iki kızını alarak şehri terk eder ancak karısını almaz çünkü karısı sapık Sodom kavminden biri olmuştur. Sabah olduğunda Sodom ve Gomora şehirlerinin üzerine ateş ve taş yağmuru başlar. Lanet iki şehir ve sapık halkına gökyüzünden görülmemiş bir Allah’ın gazabı boşalmaktadır. Allah, Sodom ve Gomora kentlerine kükürt ve ateş yağdırırken birkaç saniyelik afet ve ölüm saçan yağmur sonunda halkın tamamı ile birlikte bütün şehir harabeye dönmüş ve yerle bir olmuş, şehir ters düz edilmiştir. Toprak tamamen balçıkla kaplanmış ve bu balçık bütün şehri yutmuştur. Buraya kadar okuduklarınız genelde ilmihal kitaplarında rastladığımız ve televizyona çıkan büyük din âlimlerince (!) anlatılan hikâyeler.
Konuyu biraz toparlayalım mı? Kuran’a göre Allah Hz. Lut’a üç melek gönderir. Kuran belirtmez ancak bizim İslam’ı Kuran’dan bile daha iyi bilen hocalarımız, bu üç meleğin isimlerini de vererek (Cebrail, Mikail ve İsrafil) Kuran-ı Kerim’in (haşa) eksiğini doldururlar.(!) Lut’un isyankâr hanımı misafirleri yani melekleri azgın Sodom halkına ispiyonlar. Azgınlar içeri girmek için zorlarken Cebrail Hazreti Lut’a “Kapıları aç ve geri çekil” der. Cebrail kanatlarını öyle gerer ki içeriye hücum eden azgınların aniden gözleri ışıkla kör olur. Gerçi yukarıda da belirttiğimiz üzere Kur’an-ı Kerim’de Kamer suresi 44. ayet olayı şöyle anlatır. “Lut’un kavmi melekleri istedi hemen biz onların gözlerini kör ettik anadan doğma gibi kör oldular işte azgınlığın ve tehditlerinin akıbetini tadın dedik.” Yani sureden de anlaşılacağı gibi Cebrail yok, kanatlar yok, kanatlardan çıkan ışık falan yok, sadece kör edilen gözler var. Ama dedik ya yorum serbest, atmak serbest, ekranların, bilinçsiz ve soru sormasını bilmeyen kalabalıkların karşısında salya sümük salla sallayabildiğin kadar. Yahu o kadar insanın içinde şu Allahın Kelamını Kutsal Kitabımızı okuyan bir Müslüman çıkmaz mı? “Ya hoca, sen bu üç meleğin adını hangi kitaptan buldun? Kanatlar, ışıklar falan nereden çıktı? İşte önümüzde koskoca Kamer Suresi var, burada senin bu anlattıklarının, ilavelerinin hiçbiri yok. Tövbe haşa, sen bu Kuran’dan, Allah’ın sözünden daha mı iyi biliyorsun İslamiyeti?” diye bir Allah’ın kulu sormaz mı yahu? Sormazlar çünkü halkımız Allah ile aldatılmaya alışmıştır ve kafalarını, beyinlerini kullanmadıkları, çalıştırmadıkları için de Yaradan sürekli başımıza pislik yağdırmaktadır ve yağdıracaktır da. (Yunus 100)
FATIR-5. Ey insanlar! Allah’ın bildirdikleri gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi alıkoymasın ve dikkat edin şeytan sizi Allah kelimesi ile aldatmasın!
LOKMAN-33. Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlada, ne evladın babasına yardımının olmadığı günden çekinin. Bilin ki Allah’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi alıkoymasın ve sakın şeytan sizi Allah ile aldatmasın.
HADİD14– Münafıklar, müminlere “Dünyada sizinle birlikte değil miydik?” diye seslenirler. Müminler de onlara şöyle derler, “Evet, birlikteydik. Fakat siz kendiniz eğri yola saptınız, hep komplo peşinde koştunuz, gerçeklerden kuşku duydunuz, asılsız kuruntulara kapıldınız, sonunda Allah’ın emri gelince öldünüz, o yaman ayartıcı (şeytan) sizi Allah ile baştan çıkardı.”
Biraz daha devam edelim isterseniz. Bu da başka bir ilmihal kitabından..
İsyan edenler arasında, Hz. Lut’un kendi karısı da vardır. O da kocasına inanmaz. Kâfirlerle bir olup, ona ihanet eder. Bu azgın ve cinsi sapıklıkla uğraşan kavim, iman etmedikleri gibi, Lut ve onan inananları bölgeden kovmaya kalkarlar. Lut bu insanlara, doğru yola dönmezlerse, Allahın gazabına uğrayacaklarını bildirir. Buna rağmen onlar, inkâr ve fuhuştan vazgeçmezler.
Bunun üzerine, Allah onları cezalandırmak için 12 (?) melek gönderir. Bu melekler, bölgeye gidip Lut’u bulurlar. Melekler, nur yüzlü delikanlı suretinde, Lut’un evine gelince, Lut’un günahkâr hanımı, durumu azgın Sodom halkına bildirir. Halk, Lut’un evinin etrafını sarar ve “Misafirlerini bize teslim et” diye musallat olmaya başlarlar. Lut onlara nasihat ettiyse de dinlemeyip kapıyı zorlarlar. Bunun üzerine, melekler Lut’a; ”Gecenin bir kısmında, gün doğmadan karısı hariç, ev halkını yanına alarak, derhal evi terk etmesini” söylerler. Onların, yani günahkâr halkın helak vaktinin, sabah vakti olduğunu söylerler. Azgın kavim, içeri girmek için kapıyı kırınca, Cebrail, kanatlarını öne gerer ve içeriye hücum eden azgınların aniden gözleri kör olur. Bunun üzerine, şaşkınlık içinde kaçmaya başlarlar.
Daha da devam etmek istemiyoruz. Çünkü hepsinin ana teması aynı hemen hemen. Hepsi kesinlikle Hz. Lut’un yaşadığı kentin Sodom olduğu konusunda hem fikirler. Gerçi ufak tefek farklılıklar da yok değil tabii. Mesela ilkinde gönderilen meleklerin sayısı üçtür. (Cebrail, Mikail ve İsrafil) –N. Hatipoğlu-. Şehirden kaçarken de karısını beraberinde götürmesini istemezler. Fark ettiğiniz gibi 2nci versiyonda meleklerin sayısı 12 olmuştur. Cebrail kanatlarını gerer ancak burada kanatlarından çıkan kör edici ışıktan bahsedilmez. Bunların ne önemi var, mühim olan verilen ders, kıssa diye düşünenlerden değilsinizdir mutlaka. Burada konu Allah’ın Kelamı’dır. Kuran’da cezalandırılan Ad, Semud, Medyen vb. şehir isimleri verilmişken Hz. Nuh ve Hz. Lut’ta şehir isimleri yerine helak edilen kavimlerinin isimleri zikredilmiştir. Nuh Kavmi, Lut Kavmi diye. Yaradan öyle gerek görmüş ve bu lanetli kavimlerden, şehirlerini belirtmeden bahsetmiştir. Ama olur mu, böyle yarım bilgi verilir mi? Hemen aydın(!) din adamlarımız konuya el koymuşlar ve Kuran’daki bu büyük eksiği (haşa) tamamlamışlardır. Belge mi istiyorsunuz buyurun.. Kuran’ı Kerim’den devam edelim.
Kuran-ı kerimde, Kamer Suresi 33, 34, 35, 36, 37,38, 39ncu ayetlerde bu olay yani lanetlenmiş kentin yok ediliş şekli etraflıca anlatılır. 37. “Onlar Lut’un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen, biz onların gözlerini silme kör ettik. Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın” dedik. Ama Sodom ve Gomora’nın adı hiçbir yerde geçmez.
Hud Suresi, 77, 78, 79, 80, 81 ve 82nci ayetler de Lut ve kavmiyle ilgilidir. 77-78: “Elçilerimiz Lut’a geldiğinde onlar için kaygılanmış, göğsü daralmış ve şöyle demişti; Bu zorlu bir gün! Lut’un kavmi koşarak onun yanına geldi…..” Kavim var, mekân ismi yok.
Hicr Suresi’nin konuyla alakalı ayetleri 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74 ve 75. Bu ayetlerin hepsi cezalandırılan kavimle ilgili. Örneğin 74üncü ayet “O kentin üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık” diyor ancak yine Sodom adı geçmiyor. Ancak burada ilginç bir durum var. 76ncı ayet şöyle demekte: “O kentin izleri/işaretleri, hala işleyen bir yol üzerindedir.” İşte bu ayetten hareketle o yöredeki bazı kalıntıların, coğrafi yapının Sodom ve Gomora olduğu iddia ediliyor kimi İslami çevrelerce.Ancak bu derece sağlam (!) bir iddia elbette tartışılır. Bazı internet kaynaklarında Pompei Şehrinde yaşanan felakette (Vezüv Yanardağı patlamıştı M.Ö.79) külden ve lavdan olduğu gibi kalmış insanların günümüzde Pompei Müzesinde sergilenen mumyaları (bir anlamda) Sodom ve Gomora halklarının ibretlik sonu diye verilmekte. Ne büyük ve de komik cahillik.. Devam edelim bakın 78. Ayet ne diyor: “Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı.” 80. Ayette bu kez Hicr halkından, yüz çevirmelerinden ve cezalandırıldıklarından bahsediliyor. “Andolsun Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı.” Buyurun aynı surede birbirini takip eden ayetler. Hz. Lut’un yaşadığı ve felakete uğrayan Sodom’un veya Gomora’nın adları geçmez. Ancak açık seçik Eyke ve Hicr şehirlerinin adları geçmekte. (Gerçi o kentlerin halklarına gönderilen elçilerin adları verilmiyor ama herhalde bu konu bizim din ulemasının gözünden kaçmış hemen o kentlere de birer peygamber yakıştırıverirlerdi, Kuran’da unutulmuş diye).
Neml Suresi 54, 55, 56, 57 ve 58 ayetlerde aynı konu işlenmekle birlikte yine herhangi bir kentin ismi verilmemiştir. 54. Ayet: ”Lut’u da resul olarak gönderdik. Toplumuna şöyle dedi: “Gözünüz göre göre şu iğrençliği yapıyorsunuz ha!” Bu Surede kentin yok ediliş şekli anlatılmakla birlikte, ziyaretçi meleklerden hiç bahsedilmemektedir. Bu da hocaların gözünden kaçmış. Yoksa oraya da bir ilave yaparlardı.
Kutsal Kitabımızda, Şuara Suresi 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170 171, 172, 173, 174ncü ayetler Lut’un Peygamber olarak gönderildiği kavmin onu kabul etmediğinden ve sapıklığından bahseder. 160. Ayet şöyledir: “Lut Kavmi de hak elçilerini yalanladı.” Dikkat edilirse burada Lut kavmi sözü, tarifi var. Mekân adından yine bahsedilmemekte. Yani Sodom veya Gomora adı kesinlikle bizim Kutsal Kitabımızda geçmez.
Araf Suresi 80, 81, 82, 83 ve 84üncü ayetlerde de bu olay anlatılır. 80: “Ve Lut… Toplumuna şöyle demişti: Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı bir iğrençliğe mi girişiyorsunuz?” Yine olayın geçtiği şehrin adı verilmemiş. Demek ki Yaradan buna gerek görmemiş. Ama olmaz, bu eksiklik (!) mutlaka giderilecektir. Hem de nereden, hangi kaynaktan biliyor musunuz? Durun, az sonra onu da öğreneceksiniz.
Bazı tefsirciler Kuran’da adı geçmemekle beraber Lut Kavminin yaşadığı şehri Sodom olarak yorumluyorlar. Neye dayanarak? Cehalete, bu kadar basit. Allah Kuran’da cezalandırdığı, yok ettiği kentleri tek tek saymışken (Semud, Ad, Medyen, Eyke, Hicr kavimleri vb.) Sodom ve Gomora’dan hiç bahsetmez. Peki bizim derin Müslümanlar Lut’un Sodom’da yaşadığını ve oranın yok edildiği konusunda nasıl böyle ısrarcılar? Dedik ya cahilliklerinden, Kuran’ı anlayarak, bilerek okumadıklarından. Çok mu iddialı buldunuz bu söylediklerimizi? Buyurun işte size belge..
(Tanah’a göre, amcası Hz. İbrahim ile yolları ayrılan Hz. Lut, Tevrat çevirilerinde ismi Erden havzası / Şeria havzası / “Siddim” vadisi olarak verilen, şimdiki Ürdün ile İsrail arasında kalan vadide bulunan iki büyük şehirden biri olan Sodom’a yerleşir. “Lut ovadaki kentlerin arasına yerleşti. Sodom’a yakın bir yere çadır kurdu.”
Talmûd’daki kayıtlara göre Siddim vadisinde Lut kavminin başlıca kentleri arasında Sodom’un dışında dört şehir daha vardı).
– TANAH: Tevrat ve Zebur’u da kapsayan, Musevilik dininin kutsal kitabıdır. Hıristiyanlarca da kutsal kabul edilir, bununla birlikte Hıristiyanlar Tanah’ı Eski Ahit olarak anar ve farklı şekillerde yorumlarlar. Eski Ahit, Hıristiyanlığın kutsal kitabı Kitab-ı Mukaddes’in ilk kısmını meydana getirir. İslamiyet’te Tanah’ın sadece Tevrat ve Zebur bölümleri kutsal kabul edilir, ancak bunların Allah tarafından -sırası ile- Musa ve Davud peygamberlere indirildiğine ve insanlar tarafından tahrif edildiğine inanılır. Tanah’ı meydana getiren kitapçıkların (bölümlerin) çoğu İbranice, bir kısmı ise Aramice olarak yazılmıştır. MÖ1200 ile MÖ100 yılları arasında yazıldığı kabul edilmektedir. Yahudilerin mukaddes kitapları iki ana başlık altında incelenebilir: 1-Tanah, 2-Talmud. Hıristiyanların Eski Ahit adını verdikleri Tanah da üç bölümden oluşur:1-Tora (Tevrat) 2- Neviim, 3- Ketuvim. Çoğu zaman Yahudilerin mukaddes kitabının tamamı “Tora” kelimesiyle ifade edilir. İbranice bir kelime olan Tora, Arapça Tevrat´ın karşılığıdır. Y.N.
– TALMUD: Yahudi medeni kanunu, tören kuralları ve efsanelerini kapsayan dini metinlerdir. İbranice lamad kökünden gelir. Mişna ve Gemara bölümlerinden müteşekkildir. Y.N.
İşte size Hz. Lut ve kavminin nerede yaşadığını gösteren belge. Nereden Tevrat’tan. E hani Tevrat değiştirilmişti, ilk indirildiği gibi değildi. Elimizde sapasağlam bir Kuran varken, ne diye Tevrat’tan bilgi çalıyorsunuz? Allah’ın zikrettiğiyle neden yetinmiyorsunuz da, illa başka kitaplara başvuruyorsunuz? Hem de canınız istediğinde değiştirildiğini iddia ettiğiniz kitaplara.
Sadece günümüz din adamları mı bu oyunu yapıyorlar. Bakın Taberî’ye göre de bu şehirlerin sayısı Talmud’da olduğu gibi beş’tir: “Bu köyler beş tane olup, adları: Sab’a, Su’ra, Umre, Duma ve Sedum (Sodom) idi. Burada bir yanlışlık daha var. Taberi bu bilgileri Tevrat’tan İslamiyet’e aktarırken Sedum ve Sodom’u aynı kent olarak belirtmiş. Oysa Tevrat’ta -ÇöldeSayım- bu iki şehir de farklı kaydedilmiş. Yani Sedum ayrı, Sodom ayrı kentler. Bunların içersinde en büyüğü Sedum’du diye de ekliyor Taberi. Mevdudi ise, bu beş şehrin adlarını şöyle vermektedir.“Sodom şehrinin yanı sıra Gomora, Adma, Sanbuyem ve Zogr kentleri de vardı.” Bu kez Sodom ve Gomora hariç farklı üç şehir. Ama bu isimleri nereden uydurmuş belli değil. Çünkü Tevrat’ta da yok bu üç isim. Kısacası gördüğünüz gibi, bilgi araklarken bile hata yapmışlar. Bazı İslami çevreler Mevdudi’yi sapkın ve hezeyanları olan biri diyerek pek makbul saymazlar, o da ayrı bir konu elbette.
– Muhammed bin Cerîr Taberî, 9. yüzyılda yaşamış din ve tarih bilgini. İran’da tarihî bir bölge olan Taberistan’da doğduğu için ‘Taberî’ olarak ünlenmiştir. (MS. 838-923) Y.N.
– Pakistanlı müfessir, ilim, fikir ve mücadele adamı Seyyid Ebu’l Âlâ Mevdûdî. (1903-1979) Y.N.
Ne kadar ilginç değil mi? Ellerinde koskoca Kuran varken, gerek eski, gerekse yeni din âlimleri, hocalar Tevrat’tan aldıkları bilgiyi sanki Kutsal Kitabımızda varmış gibi söyleyebiliyorlar. Tanah’ın(Tevrat)yaptığı tasvirlerden bu havzada iki büyük şehrin olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim her iki büyük şehrin, krallarının da bulunduğu ve bu kralların adları dahi Tevrat’ta kaydedilmektedir. “Sodom Kralı Bera, Gomora Kralı Birşa”gibi.Özetle Kuran’da adı geçmeyen Sodom ve Gomora kent isimlerini Tevrat’tan alan Müslüman din bilginleri işi çözmüşler ve Kuran’daki büyük eksikliği (!) tamamlamışlardır.
Karşı iddiaların hepsi yakıştırmadır, ibret olsun diye uydurulmuştur. İşte birkaç örnek: Lut kavminin köyleri (veya şehirleri) bir yol üzerindelerdi. Bu yol Medine-i Münevvere’den Şam’a giden yoldur. Bu yoldan gelip geçen yolcular, Lut kavmine ait köylerin harabelerinin yanlarından geçerler ve onları görürler. Allah’ın azabının tesirini, gazabının sonuçlarını müşahede ederler. Çünkü onlar toprak olmamışlardır, izleri hâlâ mevcuttur.
Bir diğer örnek de şu; Lût kavminin tarih sahnesinden silinmesi, insanlık için birçok bakımdan ibrete değer olarak gösterilmektedir. Onlardan kalan Sodom kentindeki harabenin bir ibret levhası olarak hâlâ bir yol üzerinde durduğu ifade edilmekte. Hz. Muhammed (SAV)’in muhatabı olan Kureyş halkının o harabeyi görerek ibret ve ders alması gerektiği hatırlatılmaktadır. (Zemahşerî, II, 318; İbn Atıyye, III, 370)
Buna göre ticaretle meşgul olan Mekkeliler, Suriye topraklarına yaptıkları ticarî seyahatleri sırasında Lût kavminin yaşadığı Filistin’deki Sodom kentinden artakalan izleri (?) görüyorlardı. (Zemahşerî,II, 524) İnsan kendini tutamıyor. Ya büyük âlim, büyük din bilgini sen 10. yy.da yaşamış birisin, döneminde ne arkeoloji bilimi var, ne de bilimsel araştırmalar. Yaşadığın dönemde o uçsuz bucaksız çölde Sodom’un yerini nasıl tespit ettin, hangi bilgi ve belgeye dayanarak bu iddialarda bulundun? Bugün bile hala tartışılan bu kentin yerini nasıl oldu da elinle koymuş gibi buldun? Off valla sıkıldım, din konusunda nasılda desteksiz, belgesiz atıp tutuyorlar.
– Zemahşerî, 10. yüzyılda yaşamış Fars asıllı İslam bilgini. Tefsir, kelâm, fıkıh, lügât ve belâgat gibi birçok İslam’i bilim alanında araştırmalar yapmış ve çeşitli eserler vermiş filozof ve İslâm âlimi. (1070-1143)Y.N.
Muhammed Esed’in kaydettiğine göre; “Kuzey doğusunda Sodom ve Gomora bulunan Ölüdeniz’in kıyısını izleyerek kuzeye, Suriye’ye doğru uzanan Kuzey Hicaz’daki bu yolun varlığı Amerikan Doğu Araştırmaları Okulu (New Haven, Connecticut) tarafından yayımlanan hava fotoğraflarıyla şaşırtıcı bir biçimde doğrulanmıştır. Söz konusu fotoğraflar bu eski yolu, Ölüdeniz’in doğu sahillerine az çok paralel bir seyir göstererek kuzeye doğru kıvrılan koyu bir çizgi halinde açıkça göstermektedir.”(Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu:III/324-325.)
Bu açıklamaya bir itirazımız yok. Eskiden köylerin, yerleşim merkezlerinin günümüzde olduğu gibi ticaret yollarına yakın yerlerde kurulması olağandır. Bu yerleşim merkezlerinin yukarıda iddia edildikleri gibi ya doğal afetlerden, ya terk edilmişlikten veya tanrı tarafından yok edildikleri elbette söylenebilir. Ancak henüz Sodom’dan arta kalanlar olarak gösterilen kanıtlar (?) hala kesin olarak arkeoloji açısından ispatlanamadığına göre, hatta bu iki şehrin Lut Gölü’nün dibinde olduğu pek çok arkeolog ve araştırmacı tarafından iddia edilirken yukarıdaki hocaların bu ahkâmları da neyin nesi? Elinde belge var mı? Yok.. Kanıt var mı? Yok.. Peki Kutsal Kitabımızda bu konuda (Sodom ve Gomora) bir bahis var mı? Yok.. Peki siz neyi, kime satıyorsunuz Allah aşkına? Açık açık söylesenize biz Tevrat’a dayanıyoruz, bu konu bizim Kitabımızda Lut Kavmi’nin helakı diye, yer ismi bildirilmeden geçiyor diye. Diyemezler, nasılsa karşılarında kendilerini sorgulamadan dinleyen bir topluluk var. Bu durum eskiden de böyleydi, dün de böyle, bugün de.
Kuran’daki Lut kavmini ibretlik sonunu etraflıca irdeledikten sonra gelin aynı konuya bu kez diğer Kutsal Kitapların gözüyle bakalım.
Burada dikkat edilmesi, gözden kaçırılmaması gereken olay İncil’de Sodom ve Gomora’nın Eski Ahit’te yer aldığıdır. Bir başka deyişle bu konuyu İncil’de incelerken aslında olayı Eski Ahit’ten takip ettiğimiz gerçeğidir.(Konuyla alakalı olarak Hz. İsa ve Hıristiyanlık başlıklıyazımıza bir göz atabilirsiniz)
İncil’de Sodom ve Gomora olayı Yaratılış 18 ve 19. bölümlerde yazılmıştır. Bu bölümlere göre RAB ve iki meleği gelerek İbrahim ile konuşmuştur. “RAB” İbrahim’e Sara aracılığı ile bir erkek çocuk vereceğini söylemiştir. “RAB” ayrıca İbrahim’e “Sodom ve Gomora büyük suçlama altında, günahları çok ağır” diye haber vermiştir. İbrahim 18:22-33 ayetlerde -yeğeni Lut Sodom’da yaşadığından- Tanrı’dan Sodom için merhamet dilemiştir. Yaratılış 19 iki meleğin insan kılığına girerek Sodom ve Gomora’yı ziyaret edişlerini yazar. Lut onları İncil’in İbranice versiyonunda şehir merkezinde (Grekçe İncil – kentin kapısında) karşılar ve evine davet eder. Melekler kabul eder. Kutsal Kitap sonrasında olanlar hakkında söyle yazar: ”Onlar yatmadan, kentin erkekleri -Sodom`un her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler- evi sardı. Lut’a seslenerek, “Bu gece sana gelen adamlar nerede?” diye sordular, “Getir onları da yatalım.” Bunun üzerine melekler Sodom ve Gomora’nın tüm erkeklerini kör ettiler ve Lut’a ailesini alıp şehir dışına kaçmasını böylece Tanrı’nın gazabından kurtulabileceklerini söylediler. Lut ve ailesi şehirden kaçtılar ve “RAB Sodom ve Gomora`nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı. Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti.”
RAB’bin iki meleğiyle birlikte Hz. İbrahim’e gelerek, kendisiyle konuşması hususu ilgimizi çekti. RAB yani Allah mı demek isteniyor İncilin (Eski Ahit) bu ayetlerinde? Biraz araştıralım dedik ve yeniden İncil’i aldık elimize, tabi Türkçesini.
RAB >> ADONAY (İbranice) >> Lord (İngilizce)
ANLAMI: Egemen, sahip, kontrol eden.
RAB >> YHVH (İbranice telaffuzu: yeh-ho-vah) >> GOD (İngilizce)
ANLAMI: Kendi kendine var olan, öncesiz ve sonrasız olan.
Ayrıca bu kelimenin kökü de var olmak fiilinden geliyor.
İşin ilginci ADONAY Türkçeye “RAB” diye çevrilmiş, daha doğrusu çevrilmemiş “Yazılmış”, yani ADONAY olan yerde “RAB” yazılmış ama İbranicesine göz attığımızda Kutsal Kitap’ta bazı yerlerde ADONAY YHVH’ya rastladık. Böyle bir durumda RAB RAB diye yazmak gerekirdi ama Türkçe İncil’de “Egemen RAB” diye yazılmış.
Yani ADONAY kelimesi bir yerde RAB diye “Yazılırken” bir yerde Egemen diye “Çevrilmiş”.
Dolayısıyla “bir yerde öyle, bir yerde böyle” kullanılmış oluyor.
İncil, Luka 2; İncil, Yaratılış 2; İncil, Yaratılış 3; İncil, Yaratılış 4 ve İncil, İsa Mesih ELÇİLERİN İŞLERİ – 2. Bölüm ilk etapta başvurduğumuz metinler. Ve tüm bu araştırmamızın sonunda ikna olduk ki, İbrahim’e gelen Tanrı’nın ta kendisi, yanında iki meleğiyle. İncil’de durum daha da değişik gördüğünüz gibi. Allah İbrahim Peygambere meleklerini göndermekle kalmıyor bizzat kendisi de geliyor.(?) Niye geliyor? Peygamberinin yaşı geçmiş karısına anne olacağını haber vermek için. Ve devam ediyor; “Sodom ve Gomora büyük suçlama altında, günahları çok ağır”. Devam eden satırlarda Peygamberin Sodom’da yaşayan yeğeni Lut için kendisinden merhamet istediğini anlıyoruz. Sonra, sonra Tanrı’dan bahsedilmiyor. Yanındaki iki melek insan kılığına girerek (daha önce hangi biçim ve kılıktaydılar acaba?) Sodom’a Lut’u ziyarete gidiyorlar. Tanrı herhalde yeniden göklerdeki tahtına dönmüş olmalı. Lut bu iki meleği şehir merkezinde karşılar.(?) Herhalde onların geleceğinden haberdar edilmişti ki İncil “karşıladı” diyor. Ve kendilerini evine davet ediyor. Peki bu iki kutsal varlık, nereye, kimin evine gitmeleri gerektiğini bilmiyorlar mıydı? Neden direkt olarak Lut’un evine gitmediler de kendisiyle şehir merkezinde (veya şehrin kapısında) buluştular. Şöyle düşünün, örnek bu ya İstanbul’daki akrabalarına Sivas’tan ziyarete ilk kez gelecek olan biri olsun. Bu İstanbul’daki akrabalar da Harbiye’de oturuyorlarmış diyelim. İstanbul’daki akrabalara ne dersiniz? “Bak Çarşamba günü Ahmet size geliyor. Ama biliyorsunuz bu onun İstanbul’a ilk gelişi. Taksim Atatürk Heykelinin önünde sizi şu gün şu saatte bekleyecek. Karşılar, evinize götürüsünüz.” Belki abartılı bir benzetme ancak suç bizde değil, siz Kutsalı ve de Kutsalları bu kadar sıradanlaştırırsanız, beşeri yeteneklerle donatırsanız olacağı bu. Melekler o kadar yetenekli ki, RAB’bin emriyle kentin üstünü altına getiriyorlar ancak ne hikmetse Lut’un evine gitmek için kendisiyle şehir merkezinde (veya kapısında) buluşuyorlar.
Eminiz siz de bizim gibi bu iki meleğin Sodom’a nereden geldiklerini merak ediyorsunuz. Bu konuda İslam kaynaklarını karıştırdık ve elbette her zamanki gibi birbirinden farklı pek çok iddiayla karşılaştık. Neyse ki, ulemanın genelde üzerinde anlaşabildikleri birini tespit edebildik. Buna göre; Hz. İbrahim, kendisinin kâinatın yaratıcısı ile ilgili söylediği sözlerini dinlemeyen kavmini uyarmış, babasının (Put Yapıcı Azer) ve kavminin putlarını kırmış ve tek bir Allah’a yönelmelerini sağlamaya çalışmış. Fakat kavmi, onun davetini dinlemeyerek kendisini ateşe atıp yakmak istemiş. Hz. İbrahim, bu olaylar üzerine evini ve yurdunu terk ederek Milattan önce 1800 yılları civarında Allah Teâlâ’nın emir ve işaret buyurduğu topraklara hicret etmiş. İbrahim (a.s), bu yolculuğunda Hz. Lut’u, eşi Sara’yı ve kendisine tâbi olan sahabeleri yanına alıp ilk önce Harran şehrine gitmiş. Bir müddet burada ikamet ettikten sonra buradan Şam’a ancak burada da kıtlık baş gösterince Mısır’a hicret etmiş. Mısır’da Allah, Hz. İbrahim ailesine ve Hz. Lut’a geçim bolluğu, servet ve hizmetçiler ihsan etmiş, ancak Firavun’un saldırısı ve zulmünden dolayı Hz. İbrahim, yanındakilerle birlikte buradan ayrılmak zorunda kalmış. Hz. İbrahim, tekrar Şam’a doğru hareket ederek Filistin toprağındaki Seb denilen yerde konaklamış ve buranın yöneticisi olmuş. Hz. Lut ise vaaz ve tebliğin inceliklerini, davetin zorluklarını bu yolculukla amcasından öğrenmesiyle birlikte Allahın emriyle kavmini irşat etmek üzere Ürdün topraklarında Ölü Deniz kıyısındaki Sodom bölgesine yerleşiyor. Böylece Hz. Lut bu topraklardaki insanların hem yöneticisi hem de peygamberi oluyor. Bu anlatıdan vardığımız sonuç şu; Bu Sodom felaketi gerçekleştiği dönemde Hz. İbrahim Filistin’de Seb’te yaşamını sürdürürken, Hz. Lut da Ürdün topraklarında Ölüdeniz kıyısındaki Sodom’da yaşıyor.
Konuyu toparlayalım.. RAB iki meleğiyle Hz. İbrahim’i Filistin’de Seb’de ziyaret ediyor. Sonra bu iki melek Sodom haklını cezalandırmak için Seb’den ayrılıyorlar. Seb denilen yerin (?) nerede olduğu hususunda hiçbir kayıt, belge bulamadık. Ancak her neyse, Filistin topraklarında bulunduğunu yukarıdaki anlatıdan biliyoruz. Dememiz o ki, Seb ve Sodom yakın yerleşim merkezleri değil. Hele M.Ö. 3000’li yılların ulaşım şekli ve şartlarını düşünürsek mesafenin aşılmasının zorluğunu kavramamız pek zor. Bu yolculuk deve sırtında yapılamayacağına göre (aylar.. aylar sürer, hem de meleklere de pek yakışmaz hani) melekler o günün şartlarında devrim denebilecek bir yolculuk yaptılar. Peki nereye? Sodom şehir merkezine veya kapısına. Lut da onları orada, şehir merkezinde veya kapısında karşılar sonra hep birlikte eve giderler. Muazzam, akıl almaz teknolojiyle neden direkt olarak Lut’un evine değil de, şehir merkezine. Gelmişken şu şehri bir gezelim(!) demeyeceklerine göre bize anlatılanlarda bazı önemli boşluklar var.
Bakın biz kimsenin diniyle, inancıyla ilgilenmiyoruz. Herkes istediğine inanır, dinde zorlama olmaz. Bizim yaptığımız soru sormak. Soru sorunca da böyle içinden çıkılması zor durumlar çıkıyor karşımıza. “Beyler, siz ister inan ister inanmayın, biz sorgulamadan inanıyoruz” demek de bize uygun gelmiyor. Peki diyoruz o zaman Yüce Yaradan insanoğluna neden düşünme yetisi, zekâ, akıl verdi? Yok eğer bu becerileri kullanılmasını istemeseydi verir miydi? Ve işte yine Yunus 100.. “Biz aklını çalıştırmayanların başına gökten pislikler yağdırırız.”
Devam edelim, biraz daha ayrıntı mı? Buyurun İncil Yaradılış’la devam ediyoruz.
Sodom ve Gomora Kutsal Kitap’ta iyi bilinen iki yerdir. Sodom, İbrahim’in kardeşi (? – kardeşi değil amcası olacak) Lut’un, ilk başta yaşamayı seçtiği yerdi. Bölgeyle ilgili olarak,
Yaratılış 10. Kenan sınırı Sayda’dan Gerar, Gazze, Sodom, Gomora, Adma ve Sevoyim’e doğru Laşa’ya kadar uzanıyordu.
Yaratılış 13.Lut çevresine baktı. Şeria Ovası’nın tümü RAB’bin bahçesi gibi, Soar’a doğru giderken Mısır toprakları gibiydi. Her yerde bol su vardı. RAB Sodom ve Gomora kentlerini yok etmeden önce ova böyleydi.
Avram (İbrahim) Kenan topraklarında kaldı. Lut ovadaki kentlerin arasına yerleşti, Sodom’a yakın bir yere çadır kurdu.
Sodom halkı çok kötüydü. RAB’be karşı büyük günah işliyordu.
Yaratılış 13:10“Şeria Ovası’nın tümü RAB’bin bahçesi gibiydi, her yerde bol su vardı”sözleriyle bizi bilgilendirmektedir. Besbelli ki zengin ve verimli bir topraktı. Muhtemelen halk zengindi ve refah seviyeleri diğer bölgelere nispeten yüksekti. Yemek veya su kıtlıkları yoktu, çünkü toprakları bereketli ve bol suluydu. Bu nitelikler Lut’un ilgisini çekmişti ve bu yere yerleşme kararı almasını sağlamıştı.
Yaratılış 13:10bölümünün anlattığı gibi: “Lut çevresine baktı”, gördüklerinden dolayı kararını vermişti. “Çevremize bakındığımızda”, gördüklerimiz gözümüze çok güzel gelebilir, fakat Tanrı’nın gördüğü şey gerçekte bu olmayabilir (1. Samuel 16:7) ve aslına bakarsanız, bu topraklar üzerinde yaşayan insanların yürekleri hakkında Lut’un gördükleriyle, Tanrı’nın gördükleri çok farklıydı. Gerçekten de, Yaratılış 13:13 bölümünde şöyle okuruz:
Yaratılış 13:13“Sodom halkı çok kötüydü. RAB’be karşı büyük günah işliyordu.”
Lut’un gördüğü aşırı derecede verimli bir toprak iken, Tanrı’nın gördüğü aşırı derecede kötü bir yürekti. Yaratılış 18:20 bölümünde Rab’bin söylediği gibi:
Yaratılış 18:20“Sonra İbrahim’e, “Sodom’la Gomora büyük suçlama altında” dedi, “Günahları çok ağır.”
Yaratılış 14. Sodom Kralı Bera’ya, Gomora Kralı Birşa’ya, Adma Kralı Şinav’a, Sevoyim Kralı Şemever’e ve Bala –Soar– Kralı’na karşı savaş açtı.
Bunun üzerine Sodom, Gomora, Adma, Sevoyim, Bala –Soar– kralları yola çıktı. Bu beş kral dört krala –Elam Kralı Kedorlaomer, Goyim Kralı Tidal, Şinar Kralı Amrafel, Ellasar Kralı Aryok’a– karşı Siddim Vadisi’nde savaş düzenine girdiler.
Siddim Vadisi zift çukurlarıyla doluydu. Sodom ve Gomora kralları kaçarken adamlarından bazıları bu çukurlara düştü. Sağ kalanlarsa dağlara kaçtı.
Dört kral Sodom ve Gomora’nın bütün malını ve yiyeceğini alıp gitti.
Avram’ın yeğeni Lut’la mallarını da götürdüler. Çünkü o da Sodom’da yaşıyordu.
Sonunda, Rab Lut’u kurtardıktan sonra Sodom ve Gomora’yı yok etti. Lut Sodom’dan ayrılırken Rab’bin ona verdiği öğüt ilk başta yaptığının tam karşıtıydı:
Yaratılış 19:17“Kentin dışına çıkınca, adamlardan biri (Rabbin meleği) Lut’a, “Kaç, canını kurtar, arkana bakma” dedi.
Lut Sodom’u evi olarak seçtiğinde, “çevresine bakındıktan” sonra bu seçimini yapmıştı. Şimdi ise kaçması, “arkasına bakmaması” gerekiyordu. Lut ayrıldıktan sonra, Rab o bölgeyi yok etti.
Evet görüldüğü üzere, İncil Lut ve Sodom konusunda ısrarcı. Ayrıntılı bilgi veriliyor bu konuda. Sodom ve Gomora örnekleri Yasanın tekrarı 29, Yeşaya 1, 3, 19, Yeremya 23, 49, 50, Ağıtlar 4, Hezekiel 16, Amos 4, Sefenya 2, Matta 10,11, Luka 10, 17, Romalılar 9, Petrus 2, Yahuda 1 ve Vahiy 11’de geçiyor. Bunlara girmeyeceğiz elbette, kısa bir bilgi olarak vermekle yetiniyoruz. Dikkatinizi çekmiştir mutlaka Kuran’da gerçi Sodom ve Gomora adları geçmez ve konu Lut kavmi diye verilir. İncil’de de Sodom’dan bahsediliyor sürekli, Gomora lafın gelişi kim vurduya mı gitti? Yoksa vadideki doğal bir afet tüm o bölgedeki yaşam merkezlerini yok mu etti? Bu konuya sonuçlar bölümünde değineceğiz. Biz yine devam edelim. Bakalım Tevrat ne diyor bu konuda?
(Birinci Bölümün Sonu)