(BİRİNCİ BÖLÜM)
ZİHİN KONTROLÜ
İnsanların toplu olarak hayatlarını sürdürmeye başladıkları zamandan günümüze kadar bireysel ve kitlesel anlamda insanların hafızalarının, düşüncelerinin kontrol edilmesi konusuna yoğun ilgi gösterildiği söylenebilir. Geçmişten günümüze toplumlarda destekçi sahibi olmak isteyen gruplar olmuştur. Destekçi potansiyelini oluşturan bireylerin tutum ve davranışları, bu grupların savundukları fikirler ne olursa olsun genellikle benzerlik göstermiştir. Bu grupların bazıları zihin kontrol yöntemi ile çalıştıklarından bünyelerine kattıkları kişiyi maddi ve manevi tüm yönleriyle ele geçirip yaptıkları işlerde bağımlı hale getirmişlerdir. Dünyada faaliyet gösteren çok sayıda grubun varlığı düşünüldüğünde, zihin kontrol faaliyetlerine ilişkin farkındalığın önemi daha rahat anlaşılabilmektedir.
ZİHİN KONTROL YÖNTEMLERİ
Zihin kontrolü farklı yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Bunlar;
* Seksüellik: Bireylerde zevk duygusundan yararlanarak onları istismar
etmeye dayalı bir tekniktir.
* Parapsikoloji: Parapsikoloji duyular dışı idrak ve zihin faaliyeti becerisini içerir. Duyular dışı idrak kabiliyeti, “Vücudun sahip olduğu duyu organlarının yardımı olmadan ve mantıkla ilgili arabulucuların himayesi altına girmeden sonuç tanıtma” demektir. Bu olgu gelecekte gerçekleşecek bir olaya bağımlıdır ve bu nedenle de tam anlamıyla önsezi gerçeğine sahiptir. Bireyde bilinen bir gerçek olan zihin faaliyeti kabiliyeti, bireyin fiziki yapısından destek almadan cisimleri, hadiseleri ve etrafındaki insanları etki altına alma gerçeğidir. Duyular dışı idrak ile arasındaki en önemli fark ise, zihin eylemi olaylarının fazla görülmemesidir.
* Kimyasal Madde Kullanımı: Kişi üzerinde akla gelebilecek her türlü telkini uygulamak, zihnini kontrol etmek, fikirlerinde değişiklik yapmak, çevreye bakış açısını yeniden biçimlendirmenin farklı bilinç hallerinde kısmen de olsa mümkün olduğu ileri sürülmektedir. Bu tür bilinç halleri insanların sahip olduğu değerler, belli bir plan dâhilindeki kavramlar, peşin hükümler önemini kaybedebilir, kendisinden vazgeçilebilir, bıraktığı boşluk başka şeylerle doldurulabilir. Çeşitli kimyasallar kişilerdeki algıları değiştirebilir. Örneğin vücuda verilen LSD kişinin ruhsal yapısında anormal değişikliklere yol açmaktadır. Gerçek olmayan görüntüler görür, çok hareketli ve pozitiftir, dinç görünür, değişik tavırlar sergiler. Bireyin aldığı kimyasallar vücuda zevk veren beyindeki “Dopamin” maddesini tetiklemektedir. Eğer kişi LSD’ye maruz kalırsa telkinler aracılığıyla ses getirecek çok sayıda saldırı düzenleyebilmektedir.
· Dopamin, vücutta doğal olarak üretilen bir kimyasaldır. Beyinde, dopamin reseptörlerini aktive ederek nörotransmiter olarak görev yapar. Dopamin, ayrıca, hipotalamustan da salgılanır ve kana karışarak nörohormon görevi yapar. Nörohormon olarak görevi hipofizin ön lobundan prolaktin salgılanmasını baskılamaktır.
Bir diğer madde Ecstasydir. Yarattığı uyarılmanın etkisiyle görülmemiş bir konsantrasyonun açığa çıktığı kişiyi zinde ve dinamik hale getirdiği düşünülmektedir. Bu tür uyuşturucular insanda, engelleri kolayca aşma ve korkusuzluk düşüncesini tetikler. Birey mevcut durumunu korumak için uyuşturucuya bağımlı hale gelir. Tabi bu kişide bastırılmış bir öç alma ve kin gütme duygusu bulunuyorsa bunlar kendini gösterir ve hiç tereddütsüz amacı doğrultusunda hareket eder.
· Ecstasy3,4-metilenedioksi-N-metilamfetamin veya bilinen adlarıyla ekstazi, XTC, X, bir tür psikoaktif madde. Kimyasal formülü C₁₁H₁₅NO₂ şeklindedir. Ekstazi genellikle üzerinde bir resim ya da logo basılı tablet veya kapsüller halinde bulunur. Çok nadiren toz halde olabilir.
FRANSA, LANETLİ EKMEK (LE PAINT MAUDIT) OLAYI
Fransa’nın güneyindeki bir köyde yaşayanlar 60 yıl önce bir gün aniden halüsinasyonlar görmeye başladılar. Bazılarının sonu akıl hastanesinde bitti, bazıları ise yaşamını yitirdi. Olayın arkasında korkunç bir deney çıktı. Amerikalı bir gazeteci tarafından yeni yapılan bir araştırma sonucunda 60 yıl önce Fransa’da bir köyün sakinlerinin CIA’nın deneyi sonucunda çıldırdığı öne sürüldü. Araştırmaya göre, CIA, köylülerin ekmeğine halüsinasyon ve histeriye yol açan LSD kattı. 16 Ağustos 1951’de yaşanan ve ‘Lanetli ekmek’ (Le Pain Maudit) olarak tarihe geçen olayda beş kişi öldü ve yüzlerce kişi korkunç halüsinasyonlar görerek çıldırdı. Ancak gazeteci H.P. Albarelli, yaptığı araştırma sonucunda elde ettiği belgelere dayanarak, CIA’nın LSD’nin etkilerini test için bu olaya yol açtığını söyledi. Gazeteciye göre CIA’nın suistimallerine dair 1975 tarihli bir Beyaz Saray raporunda bu olaya atıfta bulunuluyor. Buna göre, CIA, köyün ekmeklerine bilerek “LSD” adı verilen sentetik uyuşturucu katmış ve neler olacağını görmek istemişti. Albarelli’ye göre bu deney ABD ordusunun Özel Operasyonlar Birimi tarafından yapıldı. Fransa’nın güneyindeki Pont-Saint-Esprit’te meydana gelen olayda köylülerden biri yılanların onu yediğini düşündüğünü söyledi. Halk polise, sürekli ejderha gördüklerini, kendilerine saldırdığını söylüyordu. Bir çocuk bıçakla büyük annesine saldırdı. Bir diğeri, “Ben uçağım” diyerek kendini ikinci kattan aşağı attı. Doktora koşan biri ise, “Kalbim çıktı, ne olur yerine takın” diye yalvardı. Sokaklar çıldıran insanlarla doluydu. 5 kişi öldü, 300 kişi yaralandı. 50 kişi aylarca tımarhaneye kapatıldı. Uzmanlar, bu olayın, ekmeğin içinde uyuşturucu etkisi yapan bir yaban mantarının neden olduğunu söyledi. Olayın mağduru köylüler şimdi daha fazla cevap istiyor. 71 yaşındaki Charles Granjoh, “Neredeyse ölüyordum ve bunun nedenini bilmek istiyorum” diyor. Fransa tarihine giren olaya “Lanetli Ekmek” (Le Pain Maudit) adı verildi.
HİPNOZ
Zihin kontrolü çalışmalarında üzerinde hassasiyetle durulan yöntemlerin bir diğeri de hipnozdur. Hipnoz, bir insanın aşılama ya da doğal olmayan davranışlarla oluşturulan ruh halidir. Diğer bir ifadeyle kişiyi tahrik ederek oluşturulan doğal olmayan bir bilinçsizlik halidir. Bireye hipnotizma uygulandığında beden ve zihin aynı anda uyku moduna geçer. Ancak hipnoza maruz kalan kişi ile uygulayan arasında ise iletişimi sağlayacak bir bağ kurulur. Bu sayede kişi istenilen şekilde kontrol edilebileceği gibi davranışları ve fikirlerinde de düzenleme yapılabilir. Düzene karşı çıkan insanların hipnozla kontrol altına alınmasının yanında, düzenin en büyük destekçisi olanlar da düzenle paralel hareket edecek şekilde köleleştirmek için hipnozdan yararlanılmaktadır. İstekli yapılan hipnoz ve telkinlerle bilinçaltına müdahale edilen korumasız kişi, düzen için çalışan bir köleye dönüşebilmektedir.
Hipnozlu ruh hali olarak kabul edilen aşamaya herkes ulaşamaz;
* 5-6 yaş altı çocuklar ile 65-70 yaş üstü yaşlıların hipnoz altına
alınmaları güçtür.
* Sinir hastası olanlar,
* Akli dengesi yerinde olmayanlar,
* İşitme sorunu yaşayanların yanında, iletişim kurmakta güçlük çekenler ve karşı koyanlarda hipnoz yapılamaz.
Diğer taraftan yaşı küçük olanlar ve kadınlar erkeklere kıyasla daha rahat etki altına alınabilirler. Hipnoz uygulanan kişide telkin rahatlıkla uygulanabilir ve anlamsız davranışlarda bulunması istenebilir. Böyle bir vaziyette zihnin kontrolü fazla mümkün değildir. Bu yöntemle kişilerin istekleri dışında yönlendirilebilecekleri de doğruyu yansıtmamaktadır. Hipnoza maruz kalan kişiye, parçası olduğu vaziyet o kadar inandırıcı anlatılır ki, kişi en küçük bir harekette aldığı görevi tam zamanında ve sorgu sualsiz yerine getirebilir. Bu durumun oluşmasında kişinin hipnoza olan eğilimi de büyük rol oynamaktadır. Hangi yolla farklı bilinç hallerinde insanlar iknaya hazır hale gelirler, hayaller görürler ve gerçek dünyada bir görevlerinin olduğuna ikna edilebilirlerse, kontrol dışındayken gerçekleştiremeyecekleri pek çok konu bu durumdayken kendilerine tatbik ettirilebilir.
İnsanların Bilgiyi Hızlı Ve Habersiz Alması: İnsanın sahip olduğu bilinç üstü zihin, aktarılan açıklamaları toplar, analiz eder ve sonuca ulaşır. Bunun yanı sıra duyu organlarımızca algılanan tüm konuları beynimizin farkında olan kısmı tarafından detaylı bir inceleme yapana kadar, beynimizin bilinç üstü kısmı bu verileri daha önceden toplamış ve sonuca ulaşmıştır. Zaten insana yardımcı olan, yön veren bilinç üstü zihnimizdir, yani sezgilerimizdir.
Kendi Sezgilerimizin Kontrol Edilmesi: Hayatımızdaki birçok işi bilmeden yaparız. Nefes almak için hiçbir zaman kendi kendimize komut vermeyiz. Bu durum kendi kendine gelişir. Ancak hayati öneme sahip kalbimizin atışı, vücudun sıcaklığı gibi kendi kendine gerçekleşen anatomik işlevlerin beyin tarafından yönlendirildiğini biliyoruz. Otomatik sinir sistemimizi etkileme yeteneğimize “biyofeedback” denir. İnsanlar kendi sinir ağlarını ve zihinlerini kontrol edebilirler. Çünkü fikir üretmek bu ağın bir parçasıdır. Bu sayede beynimizi kendi başımıza benimseterek düzenleyebiliriz. Algısal davranış kontrolünde beynimiz hareketlerimiz üzerinde hâkimiyet kurar. Hareketlerimiz de beynimizin verdiği komutların ispatlanmış şeklidir.
Başka İnsanların Sezgilerinin Kontrol Edilmesi: İnsanların zihnine ve bu zihnin bilinçüstü kısmına müdahalede bulunacak en iyi seçenek dildir. Dil sayesinde zihnimizin yaşadığı tüm tecrübeler etkilenir. Kelimeler beynimizi harekete geçirir. Şu anda içinde su olan bir bardak hayal edilmesi istense, aklımızda hemen bir bardak resmi belirir. Kullandığımız kelimelerle nasıl kendi beynimizi kontrol altına alabiliyorsak, diğer insanların da beyinlerini kontrol edebiliriz. Aslında kendimiz dışındaki insanların zihinlerine müdahale edebilecek yapıya sahibiz. NLP’nin (NLP = Neuro Linguistic Programming)en önemli özelliği bu yapıyı bulmayı, öğrenmeyi ve yenilemeyi amaçlayan bir bilim olmasıdır.
· NLP, yaşamımızda üzerinde düşünmeden, otomatik olarak gerçekleştirmiş olduğumuz algılama, düşünme ve davranış süreçlerini, bilinçli hale getirme ve geliştirmede üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda, zihnin işleyişi ile ilgili, yetmişli yılların sonlarına doğru Amerika’da geliştirilmiş bir model ve metodolojidir. Amerikalı Dilbilimci Prof. John Grinder (1940-) ve Amerikalı yazar ve eğitmen Dr. Richard Bandler (1950-) tarafından, olağan üstün başarılı terapi uzmanlarının analiz edilmesi ile model haline getirilen NLP teknikleri, Psikoloji, Sibernetik, Nöroloji, Filoloji gibi bilimlerin ışığında geliştirilip artık günümüzde terapi alanının dışında, yönetim, eğitim, sağlık, aile, satış ve spor bilimlerinde de başarılı bir şekilde kullanılabilmektedir.
Beyinsel Faaliyetlerin Hareketlerle Etkilenmesi: Beynin gerçekleştirdiği faaliyetler her zaman kişinin hareketlerinden önce kendini gösterir. Hatta kasıtlı olarak verilen hükümlerden de önce kendini gösterir. İcat edilen yalan makinesi beynin gerçekleştirdiği faaliyetlerin beden yardımıyla dışa vurumunu hafızasına alır. Vücudu elektrotlarla kaplı kişi sorulan sorulara farklı cevap verse de beden dili çoktan cevabı söylemiştir bile. İnsanların yaşamlarını sürdürürken de herhangi bir şeyi almayı kararlaştırması, isteyerek verdiği kararı açıklamasından önce gerçekleşir. Bu nedenle insanlar kendiliğinden, fevri verdikleri hükümlerden dolayı sıra dışı sebepler üretir ve verdikleri kararların güvenilirliğini müdafaa ederler. Asıl sebepler çoğunlukla beynin bilgisi dışındadır. Bu yüzden kişinin bedensel faaliyetleri kontrol edildiğinde, hareketleri de kontrol edilir. İnsanlar yaşamları boyunca kendi istekleri dâhilinde bazı kararlar alır ve bunları yerine getirir. Ancak çoğu zaman araya bilinçüstü ve bilinçaltı seyirler girer ve insanlar hazırladıkları plandan farklı hareketler gerçekleştirir. Bu hareketin sebebi öğrenmek istendiğinde, ortaya çıkan bahaneler oldukça ilginçtir. NLP yöntemleri sayesinde kişi kendisine ait fikirleri kontrol edebildiği gibi diğer insanların fikirlerini de kontrol edebilir ve tutumlarında farklılığa sebep olur. Göze çarpmadan ve aktif olarak. Bu yöntemlerden kuralına uygun ve ustaca bir incelikle yararlandığımızda daha sağlıklı ve verimli bir diyalog sağlayabilir ve karşılıklı olarak verimli ve tatmin edici sonuca ulaşılabilir.
* Elektromanyetik Kontrol: Elektromanyetik titreşim yoluyla yeryüzünün herhangi bir noktasından yollanacak çekim gücüne sahip titreşimler sayesinde insanların fikirleri kontrol edilebilmektedir. Böylece topluluklar benzer fikirler doğrultusunda yönlendirilmektedirler.
* Mikroçipler: Yıllarca felçli olarak geçirilen hayata birden bire takılan bir çiple yürüyebilme mucizesine sebep oluyorsa, sapasağlam bir şekilde normal bir hayat süren sıradan insanları bilgileri dışında takılan çip yardımı ile kolaylıkla uzaktan kontrol mekanizmasıyla yürümesi engellenebilir. Vücuda yerleştirilecek çipler sayesinde ilerde ortaya çıkması muhtemel bir rahatsızlığın erken teşhisini kolaylıkla yapabileceği gibi, duyu organlarının fonksiyonlarında da kontrolün ele geçirilmesi mümkün hale gelecektir.
*Psiko-Motor İlaçlar: Amerikalı bilim adamı Dr.Goodwin’in yaptığı çalışmalar neticesinde insan zihninin kontrol altına alınmasında hormonlardan nasıl yararlanılacağına dair metotlar geliştirmiştir. Dr., insan zihninin normal bir yaşam süreci içerisinde fikir üretme, doğru ve istikrarlı hareket etme becerisini, fiziksel yapının otomatik olarak zaman zaman engellediğini ortaya çıkarmıştır. Üstelik Dr. Goodwin benzer sonuca haricen yapılan müdahaleyle de ulaşılmıştır. Aynı özelliklere sahip psiko-motor gazlar düşmanın başlatacağı bir sıcak temas sırasında şehirlerin su ihtiyacını karşılamakta olan barajlara karıştırılırsa, insanların kontrol altına alamadığı hareketler düşmanın işini kolaylaştırabilir.
*Eğitim: Zihin kontrolünde bilgi en önemli araçlardan birisi olarak ön plana çıkmıştır. Bu anlamda ülkelerin eğitim sistemleri veya eğitim faaliyetlerini yürüten kurumlar, zihin kontrolü faaliyetlerinin yürütülmesinde önemli rol oynamaktadır. Eğitim, bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen değişimi meydana getirme sürecidir. Davranış ise bireyin bilgi, beceri ve tutumunu gözlenebilir, ölçülebilir bir şekilde ifade etmesidir.
Öğrenme kavramına yönelik geliştirilen tanımlar bulunmakta ve bu tanımlar öğrenmenin farklı noktalarına değinmektedirler. Öğrenme, bireylerin yaşantısı sonucunda oluşan ve nispeten süreklilik gösteren davranış değişikliği olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımda üç önemli noktaya dikkat çekilmektedir. Bunlardan birincisi öğrenmenin davranışlarda değişiklik yarattığıdır. Bu değişikliğin olumlu ya da olumsuz olabileceği belirtilmektedir. Öğelerden ikincisi ise öğrenmenin yaşantı sonucu oluşmasıdır. Buradaki önemli nokta, öğrenmenin doğuştan ya da genetik olarak getirilen özelliklerden ayrıldığıdır. Üçüncü nokta ise bir olayın öğrenme olarak nitelendirilebilmesinin, davranış değişikliğinin nispeten sürekli olması ile mümkün olduğudur. Öğrenme ilkeleri de, öğrenci nitelikleri, içerik özellikleri ve öğretim etkinlikleri boyutları çerçevesinde sunulmaktadır. Öğretim bu ilkeler çerçevesinde planlanırsa daha etkili olacaktır. Her bir boyutla ilgili öne çıkan özellikler aşağıdaki gibidir..
Öğrenci Nitelikleri İle İlgili Öğrenme İlkeleri;
1. Öğrencinin güdülenmişlik düzeyi, öğrenme birimine ilgisi, öğrenme birimine ihtiyaç duyması ve değer vermesi, öğrenmede bir amacının olması ve öğrenebileceğine öz güveni öğrenmesini etkiler.
2. Öğrencinin yaşı, gelişim düzeyi, genel sağlık durumu, genel yeteneği, içinde yaşadığı sosyo-kültürel koşullar öğrenmesi üzerinde etkili olur.
3. Öğrencinin yeni öğreneceği ders, ünite, konu ile ilgili sahip olduğu ön öğrenmeleri yeni öğrenmeleri kolaylaştırır ya da öğrenmeyi mümkün kılar.
İçerik Özellikleri İle İlgili Öğrenme İlkeleri;
1. Öğretimin içeriği öğrencinin beklentilerine, amaçlarına uygun ise öğrencinin etkin katılımı artar ve öğrenme düzeyi yükselir.
2. Anlamlı bir şekilde öğrenilen bilgi, anlamsız olarak öğrenilen bilgiden daha kolay geri getirilebilir, daha kalıcıdır ve genellenebilir özelliğe sahiptir.
3. Mantıksal olarak iyi organize edilmiş bilgi daha kolay öğrenilir ve hatırlanır.
4. Somut bilgi, öğrencinin daha kolay resmetmesini, imajlar oluşturmasını sağladığından, daha kolay ve doğru olarak anlamlandırılır ve hatırlanabilir.
Öğretim Etkinlikleri İle İlgili Öğrenme İlkeleri:
1. Öğrenme, çoklu öğretim modellerinin ve araçlarının etkili bir biçimde, bir bütünlük içinde kullanılmasıyla gelişir.
2. Öğrenmede somut bilgilerden ve öğrencinin bildiklerinden hareket ederek yeni öğrenmelerle ilişkilerinin kurulması, öğrenme düzeyini artırır.
3. Öğrenme sırasında, öğrenci ne kadar çok duyu organını kullanırsa bilgiyi çok yönlü olarak kodlayabilir ve geri getirme düzeyi de o denli yüksek olur.
4. Öğretim sırasında öğrenmeyi etkileyen dışsal faktörler ve öğrenmenin içsel faktörleri, birbirleriyle en uyumlu olacak şekilde düzenlendiğinde, öğrenme en yüksek düzeye ulaşır.
5. Öğrencilerin gelişim düzeyleri düşük ve önkoşul öğrenmeleri yetersiz ise ya da aşamalı bir performans göstermeleri gerekiyorsa, ders genellikle konu alanı kontrolünde işlenir.
6. Öğrencilerin genel yetenek düzeyi yüksek, önkoşul öğrenmeleri yeterli ise ya da öğrenme birimi kesin bir aşamalılık göstermiyorsa, öğretimin genellikle öğrenci odaklı olması uygundur.
7. Öğretimi düzenlemede, bireysel farklılıklar dikkate alınmalıdır.
8. Öğretim sırasında yapılacak yönlendirici etkinlikler, dikkati ve seçici algıyı yönlendirmeli ve böylece amaçlı ve tesadüfî öğrenmeleri sağlamalıdır.
9. Duyuşsal özellikleri yönlendirici etkinlikler, öğrencilerin uyarılmasını sağlayarak dikkatinin konu üzerinde odaklaşmasını sağlar.
10. Konu temelli yönlendirici etkinlikler daha çok, amaç doğrultusundaki öğrenmeleri desteklemekle birlikte, tesadüfen oluşan ve amaçlı öğrenmelerin bütünleşmesini sağlayan bir çerçeve de çizer.
11. Öğrenmenin gerçekleşmesi için, öğretim sırasında öğrencinin davranışı bizzat yapması gerekir.
12. Öğretimden önce ya da dersin başında sorulan sorular öğrencinin, kendini amaca ulaştıracak konuda odaklaşmasını sağlarken, ders sırasında ve sonunda sorulan sorular, öğrencinin bilgiyi organize etmesine ve yeniden yapılandırmasına yardım eder.
13. Uyarıcı-Tepki-Pekiştirici bağlaşımı ne kadar sık tekrarlanırsa öğrenme o denli güçlü olur.
14. Davranış sonuçları tarafından şekillenir. Tatmin edici bir durumla izlenen davranışlar güçlenirken, sonucunda tatmin elde edilmeyen davranışlar zayıflar.
15. Dönüt, bireyin sahip olduğu bilgiyi korumasına, yeniden yapılandırmasına, kullandığı yürütücü biliş stratejisinin geçerliği konusunda bilgilenmesine yardım eder.
16. Dönüt (ileti, mesaj), öğrenmenin başlangıç aşamasında, anında ve sürekli olarak verilmelidir.
17. Öğrenmenin niteliğinin artmasında transfer ve genellemeler önemlidir.